Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda tartışma... Kurtulmuş: Türkiye'de münferit olarak yapılmış bir olayın İsrail askerlerinin yaptığı işlere benzetilmesini reddediyorum

TAKİP ET

TBMM Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda konuşan Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi'nden Feride Eralp, kadınların cinsel şiddete uğradığı gerçeği ile yüzleşilmeden barışın konuşulamayacağına söyleyerek "Çok yakınlarda Cevizlibağ KYK Kız Yurdu'nda gördüğümüze çok benzer şekilde aynı böyle Gazze'de İsrail askerlerinin yaptığı gibi silahla işgal pozu verir gibi duvarlara, aynalara kadınların rujlarıyla tecavüz tehditleri yazılmış, iç çamaşırlarıyla fotoğraflar çekilmiş, sosyal medya hesaplarından açıkça paylaşılmıştı. Bir kez daha hatırlatıyoruz. Cinsel şiddet ve cinsel şiddet tehdidi savaş silahı olarak kullanılamaz" diye konuştu. Bunun üzerine Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş, "Ben de Komisyon Başkanı olarak Türkiye'nin herhangi bir yerinde münferit olarak gerçekleştirmiş bir olayın işgal altındaki Filistin'de İsrail askerlerinin yapmış olduğu işlerle benzetilmesini kategorik olarak reddettiğimi açıkça ifade etmek durumundayım. Böyle bir şey kabul edilemez" diye tepki gösterdi.

(TBMM) - TBMM Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda konuşan Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi'nden Feride Eralp, kadınların cinsel şiddete uğradığı gerçeği ile yüzleşilmeden barışın konuşulamayacağına söyleyerek "Çok yakınlarda Cevizlibağ KYK Kız Yurdu'nda gördüğümüze çok benzer şekilde aynı böyle Gazze'de İsrail askerlerinin yaptığı gibi silahla işgal pozu verir gibi duvarlara, aynalara kadınların rujlarıyla tecavüz tehditleri yazılmış, iç çamaşırlarıyla fotoğraflar çekilmiş, sosyal medya hesaplarından açıkça paylaşılmıştı. Bir kez daha hatırlatıyoruz. Cinsel şiddet ve cinsel şiddet tehdidi savaş silahı olarak kullanılamaz" diye konuştu. Bunun üzerine Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş, "Ben de Komisyon Başkanı olarak Türkiye'nin herhangi bir yerinde münferit olarak gerçekleştirmiş bir olayın işgal altındaki Filistin'de İsrail askerlerinin yapmış olduğu işlerle benzetilmesini kategorik olarak reddettiğimi açıkça ifade etmek durumundayım. Böyle bir şey kabul edilemez" diye tepki gösterdi.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un başkanlığında toplanan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda gençlik ve kadınlarla ilgili sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri konuşuyor. Toplantının ilk oturumunda gençlik örgütlerinin temsilcilerinin dinlenmesinin ardından ikinci oturumda kadın örgütlerinin temsilcilerinin dinlenmesine geçildi.

Seydaoğlu: "Bu savaşta en çok yoksullaştırılan kesim kadınlar oldu"

"Kadınlar bu savaşta öldürüldü. Yakınlarını kaybetti. Göçe zorlandı. Gözaltına alındı. Tutuklandı. İşkenceye, tacize, tecavüze uğradı. Yoksullaştırıldı. İntihara sürüklendi. Zorla göç ettikleri kentlerde ana dillerini konuştukları için ayrımcılığa uğradılar" diyen Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi'nden Ruşen Seydaoğlu, buna rağmen her seferinde yaşamı yeniden kadınların kurmak zorunda kaldığını söyledi.

Seydaoğlu, hayatı devam ettirmenin de yas tutmanın da yükünün kadınlara bırakıldığını belirterek "Bu komisyonun barış için nasıl bir yasal çerçeve önereceğini tartışırken kadınların bu deneyimlerini görmezden gelemeyiz. Kadınlar bunu sadece çatışmada yaşamadı. Yaşamlarını, bedenlerini savaş alanı haline getiren politikalar barış arayışları sırasında da sürdü, sorgulanmadı. Örneğin 2013-2015 yılları arasında çözüm sürecindeki güvenlikçi yaklaşımın kalekol inşaatları ve askeri sevkiyatların kadınlara yansıması bambaşkaydı. Kadınlar Lice'de barış için kadın girişimine kalekolların 1993 yılında Lice yakılırken kadınlara yönelik taciz ve tecavüzleri nasıl hatırlattığını, bu olayların tekrar yaşanması korkusunu nasıl alevlendirdiğini anlatmışlardı" diye konuştu.

Kürt kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel suçlara ilişkin Meclis'te birçok soru önergesi verildiğine değinen Seydaoğlu, "Bugün barıştan bahsederken bu gerçeklikle de muhakkak yüzleşmek gerekiyor. Bu savaşta en çok yoksullaştırılan kesim kadınlar oldu. Savunma Sanayi Başkanlığı verilerine göre 2002 yılından 2021 yılına kadar bu alanda toplam ciro 10'a katlandı. O halde sormak gerekiyor. Savaş kimleri zenginleştirdi? Çok yakında bu Meclis 2026 bütçesi üzerine çalışmaya başlayacak" dedi.

Seydaoğlu, kadın istihdamının en düşük olduğu illerin Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt olduğunu hatırlatarak "Dolayısıyla bölgesel savaş ile Kürt illerinde 90'lardan bu yana uygulanan kalkınmayı engelleme göç ettirme, geçimlik ekonomiye el koyma politikası ve kadınların katmerli yoksulluğu arasında bir bağ var" değerlendirmesinde bulundu. 

"Bir yandan süreç yürütülürken öte yandan 'Kürtlerin belediye meclisinde temsil edilmesi' diye bir suç uydurulabiliyor"

Komisyona önerilerde bulunan Seydaoğlu, şunları kaydetti:

"Siyaset suç olmaktan çıksın, buna sebep olan Terörle Mücadele Kanunu ve ilintili maddeler kaldırılsın. Hasta mahkûmlar başta olmak üzere tüm siyasi tutsaklar serbest bırakılır. Bugün son derece adaletsiz bir suç ve infaz rejimi ile karşı karşıyayız. Bir kadını öldürmekle tehdit eden erkek bir gün bile cezaevine girmezken veya her türlü infaz indiriminden faydalanırken milletvekilleri, siyasi parti başkanları, gazeteciler akademisyenler, insan hakları savunucuları, belediye başkanları, demokratik haklarını kullanarak örgütlenen ve sokaklarda protesto eden öğrenciler, kadınlar, LGBTİ+'lar adeta rehin tutuluyor. Bir yandan süreç yürütülürken öte yandan 'Kürtlerin belediye meclisinde temsil edilmesi' diye bir suç uydurulabiliyor. Bu siyaseti suç haline getirmek ve kişileri demokratik siyaset dışında yollar aramaya gitmektir. Terörle Mücadele Kanunu tam da bunun aracı. 1991 yılında çıkarılan bu kanun, hukuku askıya almanın, herkesi susturmanın bir aracına, siyasi iktidarların elinde bir silaha dönüşüyor. İşkencenin normalleşmesine zemin hazırlıyor.

Normal bir hukuk düzeninde seçilmişlerin yerine atanmışların geçmesi, üstelik atanmış kişilerin tüm yetkiyi keyfi biçimde kullanması düşünülemez ama Türkiye'de 2016'dan 2024'e kadar 164 belediyeye kayyım atandı. Yani Kürtlere açıkça sizin seçme hakkınız yok dendi. Bugün yine CHP belediyeleri dahil 13 belediyeyi kayyım olarak atanmış valiler ve kaymakamlar yönetiyor. 17 belediye başkanı ise cezaevinde. Biz kadınlar çok iyi biliyoruz. Kayyım sadece bir idari müdahale değildir. Eşitliğe de bir darbedir çünkü kadınların yıllarca mücadele ederek kurduğu sığınaklar, danışma merkezleri, eşitlik birimleri, kadın kooperatifleri ve daha birçok hayati yapı bir gecede kayyımlar tarafından kapatıldı ya da işlevsizleştirildi."

Eralp: "Fatma Altınmakas'ın karakolda Kürtçe tercüman olmadığı için kocasının kardeşine ilişkin şikayeti alınamadı"

Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi'nden Feride Eralp de ana dilde eğitim alma ve hizmetlere ulaşma önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini belirterek, "Kürtlerin eşit yurttaşlık temelinde haklarının kabulü, bu sürecin hukuki çerçevesi için elzem. Bu haklardan biri de hiç kuşkusuz anadilinde eğitim ve kamusal hizmet alabilmektir. Bunun için nüfusun beşte birinin yani 15-20 milyon insanın konuştuğu dilin kabul görmesi inkarın ortadan kalkması gerekir" dedi.

Yaş ilerledikçe ve eğitim seviyesi düştükçe ana dilinde konuşma oranının arttığını ve bu nüfusu da ekseriyet ile kadınların oluşturduğuna dikkati çeken Eralp, "Bu kadınlar hastaneye, karakola, herhangi bir devlet dairesine gittiğinde derdini anlayacak hiç kimseyi bulamıyorlar. Bunun en vahim sonuçlarından biri de Fatma Altınmakas cinayeti. Muş'ta karakolda Kürtçe tercüman olmadığı için kocasının kardeşine ilişkin yaptığı şikayet doğru düzgün alınamadığı ortaya çıktı. Fail serbest bırakıldı. O da kocası tarafından öldürüldü ama başka örnekler de var" dedi.

"Bundan yalnızca birkaç yıl önce aynı JÖH'ler, PÖH'ler; Cizre, Yüksekova, Nusaybin'de kadınların yatak odalarına girmişti"

Eralp, cinsel şiddetinde konuşulması gerektiğini söyleyerek şunları kaydetti:

"Kadınlar savaşın pompaladığı, pekiştirdiği, oldukça milliyetçi ve militarist bir erkeklik biçiminin gölgesinde yaşamak zorunda bırakıldılar. Kürt meselesinin çözümsüzlüğe sürüklenmesi ve bir güvenlik sorunu haline getirilmesiyle hepsi silahlı erkekler olan özel harekatçılar, bekçiler, polisler, önce Kürt illerinde sonra giderek ülkenin her kentinde kamusal alanın belirleyicisi oldular. Bu kamusal alana kadınların ve kız çocuklarının erişimi bu erkeklerin varlığıyla kısıtlandı. Örneğin kimi kız çocukları okullarının önünde üniformalı kolluk görevlilerinin cinsel tacizine uğramaktan korktu bu ülkede. Bunu konuşmak zorundayız. GBT bahanesiyle kimlik bilgilerini bilgilerini öğrenen bu kişilerin sosyal medya üzerinden tacizini yaşadılar. Cinsel şiddet sarmalına sürüklendiler. Bundan yalnızca birkaç yıl önce aynı JÖH'ler, PÖH'ler, Cizre, Yüksekova, Nusaybin gibi kentlerde kadınların yatak odalarına girmişti.

Çok yakınlarda Cevizlibağ KYK Kız Yurdu'nda gördüğümüze çok benzer şekilde aynı böyle Gazze'de İsrail askerlerinin yaptığı gibi silahla işgal pozu verir gibi duvarlara, aynalara kadınların rujlarıyla tecavüz tehditleri yazılmış, iç çamaşırlarıyla fotoğraflar çekilmiş, sosyal medya hesaplarından açıkça paylaşılmıştı. Bir kez daha hatırlatıyoruz. Cinsel şiddet ve cinsel şiddet tehdidi savaş silahı olarak kullanılamaz. Bu suçtur."

"Kadınların cinsel şiddete uğradığı gerçeği ile yüzleşmeden barışı konuşamayız"

Eralp’in konuşmalarına komisyondaki AK Parti ve MHP milletvekilleri tepki gösterdi. DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “Kandil’de tecavüz edilen kadınları niye söylemiyorsunuz” diye tepkisini dile getirdi. Bunun üzerine Eralp söz konusu fotoğrafları kendilerinin paylaşmadıkları belirterek, "Sayın milletvekili bu görüntüyü biz paylaşmadık. Kendi sosyal medya hesaplarından alındı. Kadınların cinsel şiddete uğradığı gerçeği ile yüzleşmeden barışı konuşamayız" diye eleştirdi.

Kurtulmuş: "Türkiye'nin herhangi bir yerinde münferit olarak gerçekleştirmiş bir olayın Filistin'de İsrail askerlerinin yapmış olduğu işlerle benzetilmesini reddediyorum"

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ise araya girerek Komisyonda şimdiye kadar çok farklı görüşleri dinlediklerini ancak konuşmacıların da burada komisyonun ana konusu olan barışın nasıl sağlanacağına ilişkin görüşlerini dile getirmesi gerektiğini söyledi. Kurtulmuş, "Ben de Komisyon Başkanı olarak Türkiye'nin herhangi bir yerinde münferit olarak gerçekleştirmiş bir olayın işgal altındaki Filistin'de İsrail askerlerinin yapmış olduğu işlerle benzetilmesini kategorik olarak reddettiğimi açıkça ifade etmek durumundayım. Böyle bir şey kabul edilemez. Böyle bir şey Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kullanılmaz" diye tepki gösterdi.

Emir: "Bizim bunları dinliyor olmamız onayladığımız anlamına gelmediği gibi onları dinlemek gibi bir yükümlülüğümüz var"

Ardından CHP Grup Başkanvekili Murat Emir de, "Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi olarak veya her bir siyasi partinin asla kabul edilemeyeceği, onaylamayacağı, hatta duyduğunda net tepki vereceği görüşler ifade edildi. Bunu büyük bir olgunlukla ve sabırla dinledik. Ben bu konuşulanlar bağlamında olmamakla birlikte yani bunu özel bunun için söylemiyorum ama buraya gelen konuklar bizim çağırdığımız ve görüşlerini ifade etmek üzere gelen konuklar. Bizim bunları dinliyor olmamız onayladığımız anlamına gelmediği gibi onları dinlemek gibi bir yükümlülüğümüz olduğunu da düşünüyoruz" diye konuştu. 

Eralp: "Cinsel şiddet suçlarıyla yüzleşilmeli"

Kurtulmuş tekrar Eralp'e söz vererek konuşmasını tamamlamasını istedi. Kurtulmuş'un Eralp'in cinsel taciz ve tecavüz örneklerine "münferit" demesine ilişkin Eralp şu yanıtı verdi:

"Bu konunun yakın bir dönemde gündeme gelmesi 2020 yılında 18 yaşındaki İpek Er'in, uzman çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğradıktan sonra intihara sürüklenmesiyle oldu ama bu tekil bir örnek değil ne yazık ki... Münferit dediniz ama değil. Mesela 2021 yılında Hakkari ve Şırnak'ta uzman çavuş olduğu öne sürülen bir kişinin bazı görüntüleri ifşa etmesi üzerine bir çete yapılanması ortaya çıktı. Bir kadının katledildiği, bir kadının ölümünün şüpheli olduğu ve bir kadının intihar girişiminde bulunulduğu öğrenildi. Sözünü ettiğimiz bu çete tek çete de değil. Meclis'te bu konuların araştırılması için önergeler de verildi ama araştırma yapılmadı. Aileler bunu anlattılar. Bugün barıştan bahsederken bu cinsel şiddet ile böyle işlenen ve cezasız kalan suçlarla buna imkan tanıyan güvenlik algısıyla örneğin koruculuk sistemiyle yüzleşilmesi ve zararların tazmin edilmesinin düşünülmesi gerekilir."

Numan Kurtulmuş: "Allah rızası için herkes diline dikkat etsin"

Eralp’in konuşmasını tamamlamasının ardından Kurtulmuş, konuşmacıların kullandıkları dile dikkat etmelerini istedi. Bugüne kadar komisyona gelen herkesi sonuna kadar dinlediklerini belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:

“Ancak konuşmacılardan da başından itibaren şunu istirham ettim. Geçmişin acıları üzerinde konuşarak bugünkü barışı inşa etmemiz mümkün değildir. Burada bu komisyonda herkes konuştu. Çok radikal fikirler dile getirenler oldu ama burada biz acılar üzerinden konuşacaksak binlerce saat konuşulabilir. Mesele somut olarak biz bundan sonra aynı acılar yaşanmasın diye buradaki arkadaşlarımız ortak bir kararlılık içerisinde bütün partilerin ortak anlayışıyla hareket ediyoruz.

Burada özellikle Türk Devleti'ni bütünüyle ilzam edecek olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bütünüyle ilzam edecek olan suçlamaların da bir faydası olmadığını, bunun bir sonuç getirmeyeceğini, altını çizerek ifade etmek istiyorum. Herkesin diline dikkat etmesi lazım. Üslubu beyan aynıyla insandır. Hiçbirimiz buradaki diğerlerinin üzerinde kendi fikrimizi kabul ettirmek durumunda değiliz. Görüşlerimizi söyleriz, insanlar dinler, dinleyen dinler, dinlemeyen dinlemez. Ama sonuçta ortak bir çabanın içindeyiz. 86 milyonun tamamının Kürtlerin, Türklerin, farklı etnik kökenden insanların ortak bir aidiyet içerisinde müşterek bir gelecek inşa etmesi için aramıza sokulmuş olan bütün fitnelerin bir kenara bırakılması için çalışıyoruz. Terörün ortadan kalkması için ilanihayet Türkiye'de artık terörün mevzu bahis olmaması için gayret sarf ediyoruz. Bunun için Allah rızası için herkesin diline dikkat etsin. Fikrini söylesin ama diline de dikkat etsin.”