Haber: Nisanur YILDIRIM
(ANKARA) - Ekonomist Güldem Atabay,Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Enflasyonun üzerinde, çalışanlarımıza alım gücünü koruyacak çerçevede muamele edeceğiz" sözlerini ANKA Haber Ajansı'na değerlendirdi. Atabay, "Erdoğan'ın ‘Enflasyona göre yapacağız’ demesi kendisi aslında ekonomist olmadığı için bir dil sürçmesi. Muhtemelen ‘beklenen enflasyon üzerinde yapacağız’ demek istedi. Bunu belli bir zaman içinde düzeltecektir. Erdoğan, kendi getirdiği bakanın üzerine basarak ‘Ben enflasyon üzerinde yapacağım’ diyemez, demez. Erdoğan, ‘Yüzde 45’in üzerine yaparım’ demiyor. Fakat yüzde 25’i kendisi de çok düşük buluyor. ‘Onun üzerine çıkacağım, beş puan da benden’ diyecek" diye konuştu.
Ekonomist Güldem Atabay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Biz ne emeklimizi ne memurumuzu ne asgari ücretlimizi, toplumun hiçbir kesimini enflasyona ezdirmeyeceğiz. Enflasyonun üzerinde, çalışanlarımıza alım gücünü koruyacak çerçevede muamele edeceğiz" sözlerini ANKA Haber Ajansı'na değerlendirdi.
Atabay, Türkiye’de de tanınan ekonomist Timothy Ash'in ‘Yüzde 25’i geçerse enflasyon artık kontrol altına alınamaz’ sözlerinden de bahsederek bu sene asgari ücrete ara zam yapılmadığını vurguladı. Atabay, "Buna rağmen enflasyonun ne olduğunu aylık olarak izliyoruz. Yüzde 45 ile bitirecek. Asgari ücret tek başına bunun sorumlusu değil. Veriler, bilen bilmeyen herkes için ispatlamış durumda. Yüzde 25-30 zam gibi asgari ücret ayarlaması yapılması hatta bunun içine refah payının konulmadan yapılması hakkaniyetli bir yaklaşım değil" dedi.
Atabay, Erdoğan'ın ''enflasyonun üzerinde zam'' sözlerini şöyle yorumladı:
"Erdoğan'ın sözleri dil sürçmesi"
"Ekonomik olarak da bu işin açıklayıcısı artık asgari ücret zamları değil. Ekonomik olarak da doğru değil. Sayın Erdoğan'ın açıklamasına gelirsek ‘Enflasyona göre yapacağız’ demesi kendisi aslında ekonomist olmadığı için bir dil sürçmesi. Muhtemelen ‘beklenen enflasyon üzerinde yapacağız’ demek istedi. Bunu belli bir zaman içinde düzeltecektir. Çünkü enflasyona göre yapacaklarsa yüzde 45 üzerine bir de refah payı olacak. Bunu kimsenin bir itirazı olacağını ben sanmıyorum. Ama bu şekilde olmayacaktır. Aralık itibarıyla asgari ücretin yüzde 25 civarı zaten erimiş olacak alım gücü. Asgari ücretli kesim zaten sadece zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabilecek halde. Asgari ücretin etrafında toparlanan ortalama ücretin de asgari ücrete yaklaştığını hesaplarsak toplumun çok büyük bir kısmı yani ücretle yaşayanların bir kısmı ekonomideki yanlış yönetimin bedelini ödeyen kesim olarak karşımıza çıkıyor. Bu da adaletli bir yaklaşım değil.
"Yüzde 30 da son derece yetersiz bir asgari ücret artışı olacak"
Bu servet transferi döneminden hiç ekmek yememiş insanlar bunlar. Asgari ücret üzerinden bu kadar tartışma; ‘Oraya şu kadar zam yapılırsa enflasyon bu kadar fırlar, kontrol edilemez.’ Zaten yanlış bir tartışma. Enflasyonu yaratan sebepler; arz problemi, şirketlerin kar problemleri zaten hiç konuşulmuyor. Asıl onu konuşmamız lazım. Bütün bunları kafamda birleştirdiğimde Erdoğan'ın söylemini düzelteceğini düşünüyorum. Zaten asgari ücret görüşmelerine çok az kaldı. Merkez Bankası en son raporunda yüzde 21 enflasyon bekliyor. Buradaki bandın üst sınırı yüzde 26 görünüyor. Yüzde 26-30 civarında bir şey düşüneceklerdir. Erdoğan’ın ‘Yüzde 30’u yapacağız’ diye anlatmaya çalıştığını sanıyorum. Ama yüzde 30 da son derece yetersiz bir asgari ücret artışı olacak.
"Erdoğan, kendi getirdiğe bakanın üzerine basarak ‘Ben enflasyon üzerinde yapacağım’ demez"
Erdoğan’ın Mehmet Şimşek'le bu konuda aralarında bir sürtüşme olduğunu düşünüyorum. Yapılan açıklamalardan izliyorum. Erdoğan, kendi getirdiğe bakanı onun üzerine basarak ‘Ben enflasyon üzerinde yapacağım’ diyemez, demez. Erdoğan, ‘Yüzde 45’in üzerine yaparım’ demiyor. Fakat yüzde 25’i kendisi de çok düşük buluyor. ‘Onun üzerine çıkacağım, beş puan da benden’ diyecek.
"İnsanları açlığa bir seneden fazla mahkum etmiş oluyorsunuz"
Asgari ücreti bir de dolar ya da euro bazında karşılaştırmak çok sık karşılaştığımız, genelde işveren kesiminin yaptığı bir karşılaştırma. ‘Biz rekabet gücümüzü kaybediyoruz’ diyor. İşveren, verimlilikten ya da şirket kar oranlarından bahsetmiyor. Biz Merkez Bankası'nın para politikasında faizi arttırmak yanında kuru da baskılayarak ikinci bir araç olarak kurun reel değerlenmesinin kullanıldığını biliyoruz. Bunu neden yapıyor? TL'nin değer kaybından gelen maliyet baskısını sınırlamak, maliyet enflasyonu sınırlamak için. Dolayısıyla TL zaten olması gereken yerde değil belki de. TL baskılanırken asgari ücretin dolar, euro bazında arttığını tartışmak yine yanlış bir şey. Alım gücü olarak bakmak lazım. Türkiye'de bir açlık sınırı ilanı var. Marttaki seçimlerden bu yana asgari ücret açlık sınırının altında. Eğer asgari ücrete yüzde 25 ya da 30 zam yapılırsa 2025’in bütün aylarında açlık sınırının altında olacak. İnsanları açlığa bir seneden fazla mahkum etmiş oluyorsunuz. Bunun ne ekonomik ne politik ne de insani bir açıklaması yok. İşin kötüsü asgari ücrete yüzde 30 zam bile yapsalar biz enflasyonun yine hedefe vardığını görmeyeceğiz. Enflasyonu canlı tutan çok başka faktörler var. En başta da maliye politikası ve kamu harcamalarındaki tasarruf eksikliği.
Güldem Atabay, maliye ve para politikası arasındaki uyumsuzluğa ilişkin şunları söyledi:
"Bu iş yine asgari ücretlinin canını yakacak şekilde olacak"
"Bu hükümetin bakış açısına göre bunlar yapmayacakları şeyler değil. Çünkü problemin gerçek boyutuna dokunulmuyorlar. Merkez Bankası para politikasını normalleştirdi ama dönüp de bir hesap verme süreci olmadı. Üçüncü çeyrekte Merkez Bankası enflasyon beklentisini yukarı değiştirmedi. OVP’de açıklanan rakamlar bugünden daha çöp oldu. Merkez Bankası çeke çeke beklentisini yüzde 21’e çekti. Hiç kimse bunu gerçekçi bulmuyor. Belki 2025’teki ilk raporunda tekrar yukarı çekecek. Asgari ücret ne olacak? Ayarlama yapacaklar mı? Bunların cevabı yok. Merkez Bankası bugünkü faiz kararında aralık ayından itibaren faiz indirimlerine başlayacağının mesajını çeşitli cümlelerle veriyor. Maliye politikasıyla para politikası arasındaki artan eşgüdümden bahsediyor. Öyle bir şey yok. Yıllık bütçe açığı, 2 trilyon liranın üzerinde. Yüzde 4,5’un üzerinde bütçe açığı var. Harcama artışları, gelir artışlarının üzerinde seyrediyor. Böyle bir tasarruf ve uyum yok. Aksine maliye politikası son derece uyumsuz. Bu iş yine asgari ücretlinin canını yakacak şekilde olacak. Bütün yük yine onlara yüklenecek."