Türkiye için çatışmanın bedelinin ağır olduğunu belirten Temel Öztemel, şunları söyledi:
"Yüzlerce köy boşaltıldı. Milyonlarca insan yerinden edildi. O göçlerin ağırlığı hala şehirlerin kenar mahallelerinde duyulabiliyor. Uzmanlar, 40 yılı aşan çatışmaların yaklaşık 40 bin cana ve 350 milyar doların üzerinde ekonomik kaynağa mal olduğunu söylüyor. Bunlar sadece rakamsal veriler değil, yarım kalmış hayatların, göçlerin, eksilen umutların da hikayesi. Dün Cumartesi anneleri vardı, bugün Diyarbakır Anneleri ve her daim ağlayan asker anneleri. Kısaca bu ülkede yıllardır analar ağlıyor. Bu barış sürecinde bile çocuğunu bekleyen Diyarbakır Anneleri var. Yıllardır çocuklarını bekliyorlar. Dağa gitmiş çocuklarının akıbetini merak eden, çocuklarının sesine, kokusuna hasret olan anneler."
"Savaşların en büyük mağduru kadınlar olduğu gibi barış sürecinin de en önemli aktörleri kadınlardır"
"Şimdi bir kez olsun siyasetin labirentlerinde dolaşmadan sadece insan olarak bu sürece dahil olmalıyız" diyen Temel Öztemel, şunları kaydetti:
"Kısır siyasi çekişmeleri bir tarafa bırakmalı, ülkemizin geleceği ve huzuru için bu defa süreci daha imtina ile yönetmeliyiz. Bu kez siyasi çıkarların değil ağlayan annelerin yanında duralım. Anne sevgisini kendimize rehber edinelim. Birbirimize şefkatle ve empatiyle yaklaşalım. Hepimizin onurla yaşayacağı bir Türkiye idealini hep birlikte yeniden kuralım. Bu ülke artık Türk ve Kürt olarak iki ayrı kategoriye sığdırılamaz. Çünkü biz acılarıyla, sevinçleriyle, iç içe geçmiş bir millet olarak akrabalık bağlarıyla birbirimize nüfuz etmişiz. Buradan bir ayrılık değil, birlikte umut dolu bir gelecek çıkarmaya gayret edelim. Millet de sizlerden bunları bekliyor. Bugüne kadar çatışmanın acısını çeken psikolojik yara taşıyan gençler, çocuklar var.
Barış sadece silahların susması değil, adaletin, hakikatin ve vicdanın sesinin yükselmesidir. Barış ancak demokratik hakların güvencesi ve eşit vatandaşlık duygusuyla kalıcı hale gelir. Barış ile demokrasi birbirini tamamlayan iki değerdir. Barış adalet ister, demokrasi ister, vicdan ister. Bu süreçte kadınların ve sivil toplumun rolünden de faydalanılması gerekmektedir. Barış yalnızca devlet ile örgüt arasında yürüyen bir süreç değildir. Savaşların en büyük mağduru kadınlar olduğu gibi barış sürecinin de en önemli aktörleri kadınlardır. Yapılan çalışmalar kadınların yer aldığı müzakere süreçlerinin yüzde 35 daha uzun ömürlü olduğunu göstermiştir. Yaşanan süreç bize bunu gösterdi. Barış bir imza değil, bir inanç meselesi, kararlılık meselesidir. Bu inancı koruyabilirsek bu ülkenin geleceğini de koruyabiliriz. Barış sürecine katkılarından dolayı Sayın Sırrı Süreyya Önder'i rahmetle anmak istiyorum."













