(TBMM) - CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşlarının bütçesinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yaptığı konuşmada, "Sayın Erdoğan tarafından iş başına getirilen ekonomi yönetimi, ekonominin kaportasını toparlamaya çalışıyor ama arabanın şaftı kaymış, şanzımanı dağılmış, bir türlü ayar tutmuyor. Faizleri yükseltip, Türk lirasının değerini sabitleyip, sıcak paracılara kucak açarak milletin alın terini faiz çetelerine peşkeş çekerek enflasyonun üstesinden gelinemiyor. İnandırıcılık ve güven olmayınca, saydam, hesap verilebilir bir enflasyon mücadele programı olmayınca sonuçta ülke sıcak paracıların cenneti oluyor” dedi.TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Komisyon Başkanı AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş'un başkanlığında toplandı. Komisyonda, Cumhurbaşkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşların 2025 yılı bütçesi görüşülüyor.CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, komisyonda yaptığı konuşmasında; “Ülkemizde uzun süredir otoriter rejimlerin ucube bir sürümü var. Adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen tek kişilik rejimin üyeleri, milli iradeyi sadece sarayda, sadece iktidardan ibaret sanıyorlar. Parlamentoyu bir kenara itiyor, devlet gücüyle milli iradeyi gasp etmeye çalışıyor, milletin seçtiklerinin yerine kendi seçtiği kayyumları atıyor” dedi.
“Sıcak paracılara kucak açarak milletin alın terini faiz çetelerine peşkeş çekerek...”
‘’Başta ekonomi başta olmak üzere ülkeyi sirk aynalarıyla dolu salona dönüştürdüler’’ diyen Öztrak, şöyle konuştu:
“Her şey eğri büğrü, her şey allak bullak. 2014 yılında Sayın Erdoğan’ın ‘ben öncekiler gibi bir Cumhurbaşkanı olmayacağım’ söylemiyle yalpalamaya başlayan ekonomi, 2021 Eylül ayında ‘faiz sebep’ söylemiyle şarampole yuvarlandı. Ama Erdoğan hala ekonomideki sıkıntının sebebinin küresel ve bölgesel krizler diyor. Kriz Ukrayna ve Rusya arasında. Yine İsrail bölge ülkelerine saldırıyor, yakıp, yıkıyor. Kriz orada ama Rusya’da enflasyon yüzde 8,5. Ukrayna’da yüzde 9,7. İsrail’de enflasyon yüzde 3,5. Bizdeki enflasyon krizin merkezindeki ülkelerin beş katı. Sayın Erdoğan tarafından iş başına getirilen ekonomi yönetimi, ekonominin kaportasını toparlamaya çalışıyor ama arabanın şaftı kaymış, şanzımanı dağılmış, bir türlü ayar tutmuyor. Faizleri yükseltip, Türk lirasının değerini sabitleyip, sıcak paracılara kucak açarak milletin alın terini faiz çetelerine peşkeş çekerek enflasyonun üstesinden gelinemiyor. İnandırıcılık ve güven olmayınca, saydam, hesap verilebilir bir enflasyon mücadele programı olmayınca sonuçta ülke sıcak paracıların cenneti oluyor. Ülke bunlara dünyanın en yüksek dolar cinsinden faizini ödüyor ama ekonomiye güven yok. Son 1,5 ayda 6 milyar dolar sıcak para bu faizlerin bulup çıkmış. Kasım ayı başından bu aya Merkez Bankası rezervleri azalıyor.
“Sabrın sonundaki selamete de bir türlü ulaşılamıyor”
Banka yetkilileri, yurtdışında muhataplarına ‘şu anda piyasa mekanizmalarında bazı aksaklıklar var ama göstergeler daha istikrarlı hale gelirse, müdahale ihtiyacı azalacak’ diye açıklama yapıyor. Ama rasyonelleşme deniyorsa, müdahale ettiğinizi de Merkez Bankası’nın sayfasında duyurmanız gerekiyor. Bir taraftan bunlar olurken, makinelerin gerçeğinden ayıramadığı sahte dolar/avro hikayeleri yeniden başladı. Manidar bir zamanla ile döviz büroları ve bankalar, döviz alımlarını durdurdu. Bir ucu siyasete uzanan altın kaçakçılığı haberleri gazetelerde sütun sütun ifşa oldu. Bütün bunlar yaşanırken millete sabır telkin ediyor ama sabrın sonundaki selamete de bir türlü ulaşılamıyor. Sıcak paraya yaslanan dezenflasyon stratejisinin büyüme ve refah cinsinden faturası, her gün belirgin hale geliyor. Yarım saat önce açıklanan büyüme verileri de bunu teyit ediyor. Türkiye ekonomisi iki çeyrektir, bir önceki çeyreğe göre daralıyor. Bu teknik olarak resesyondur. İktidar ekonomiyi, resesyona sokmuştur.
“Cumhurbaşkanı da bu enflasyonun düşecek hikayesine inanmıyor ki...”
Hükümet işin başında; Bu yılın ortasında enflasyonun zirveyi göreceğini, sonra çok hızlı bir şekilde indirmeyi vadetmişti. Ama bunun yerine, enflasyon tahminlerini sürekli yukarı revize ediyor. Şimdi de ‘Enflasyon asıl 2025’in üçüncü çeyreğinde düşecek’ hikayeleri anlatıyor. Ama bu su dereye gelene kadar, kurbağanın gözü patlayacak. Hükümetin kendisi, bu hikâyeye pek inanmıyor. 2025 için; OVP’de öngördüğü enflasyon tahmini yüzde 17,5, TCMB’nin son Enflasyon Raporu’nda yer alan tahmin yüzde 21,0, 2025’te geçerli olacak ‘Yeniden değerleme oranı’ yüzde 44. Cumhurbaşkanı da bu enflasyonun düşecek hikayesine inanmıyor ki, bu yeniden değerleme oranını düşürme yetkisini kullanmıyor. Vatandaş da inanmıyor, çünkü sorunun sebebi olanların, çözümün adresi olamayacağını biliyor. Hükümetin maliye politikası, para politikasını desteklemiyor. Makyajla, ‘mış gibi’ yapıyor. Ama bütçe açığı ile nakit açığı arasındaki fark rekorlar kırıyor. Geçen yıl sonunda emanete alınan para cayır cayır harcanıyor, fakat bütçe açığına yansımıyor.“Cumhurbaşkanlığı’na bağlı ofisler toplam 1 milyar lira harcamış”İlk 10 ayda; Genel Bütçeli 41 kuruluşun, 37 tanesinin harcamalarındaki artış enflasyonun üstünde. 9 tanesinin harcaması ise yüzde 100’ün üstünde. Nerede tasarruf? Cumhurbaşkanlığı geçen yıl Ocak-Ekim döneminde, 5,5 milyar lira harcamış. Bu yıl aynı dönemde harcadığı para 10,3 milyar lira. Tasarruf derken, Saray’ın harcamaların ikiye katlanmasının sebebi nedir? Diğer taraftan Sayıştay raporlarına göre, 2023 yılında Cumhurbaşkanlığına bağlı ofislerden; Dijital Dönüşüm Ofisi 375 milyon lira, Finans Ofisi 110 milyon lira, İnsan Kaynakları Ofisi 162 milyon lira, Yatırım Ofisi 335 milyon lira harcamış. Bu ofislerin harcadığı para toplam 1 milyar lira. Görev tanımlarına baktığımızda bakanlıklar bünyesinde halledilebilecek pek çok iş, bu ofislere verilmiş. Tasarrufa bu ofisleri kapatarak başlayın. Bir de Cumhurbaşkanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlar var. Bunların başında da, sarayın gerçek ötesi popülist propagandasının koordinasyonuyla görevli İletişim Başkanlığı geliyor. Bu kurumun harcaması da ilk 10 ayda, geçen yılın aynı dönemine göre ikiye katlanmış, 4 milyar 344 milyon liraya çıkmış. 2025 yılında da bu kurum 6 milyar 155 milyon lira harcayacak. Bu sıra dışı artışların sebebi ne?”Saray kurumlarına para var ama iş savunma sanayine gelince para yok”Saray’ın siyaseti için kullandığı her kuruma para var. Ama iş savunma sanayine gelince para yok. Milletin harcamadığı kredi kartı limitinden vergi alarak para toplanmaya kalkılıyor. İş emekliye gelince para yok. Emekli yük görülüyor. İş çiftçinin hak ettiği desteği vermeye gelince para yok. Çiftçiye borç takılıyor. İş vatandaşa, gençlere, çocuklara gelince para yok. OECD’nin ‘Yaşam Nasıl?’ araştırmasına göre; ülkemizde 15 yaş grubundaki her 100 öğrenciden 19’u parası olmadığı için haftada bir gün aç kalıyor. Beşeri sermayemizi kaybediyoruz. Cumhuriyetimizin üstüne, olmayacak bir gömlek giydirmeye kalkışan Saray, şimdi ringin iplerine sarılmış yorgun bir boksör gibi, gongun sesi duyulana kadar ayakta kalmaya çalışıyor.“Bu cumhuriyetin milli değer olan bir kişisi vardır”Bunun için siyaset masasına sürekli yeni gerilimler, yeni açılımlar sürüyor. Bir ay boyunca, ‘Bahçeli Öcalan’ı Meclis’e kendi inisiyatifiyle davet etti. Erdoğan’ın bundan haberi yoktu’ dendi. Erdoğan bir ay sonra Sayın Bahçeli’nin sözlerini, ‘Ortak vizyonumuz’ diyerek sahiplendi. Ardından Saray danışmanları ağızlarındaki baklayı çıkarıverdi. ‘Milli bir değer olan Erdoğan’a bir kere daha adaylık imkanının sağlanması.’ Bu Cumhuriyet'in milli değer olan bir kişisi vardır, o da, adını anan yeni mezun teğmenleri ordudan atmaya kalktığınız ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Yaşananlar bu yönetimin derdinin, vatan, millet, kardeşlik, enflasyon, açlık veya savaş tehlikesi olmadığının, tek meselelerinin koltuk meselesi olduğunun açıkça ikrarıdır.”
“Sıcak paracılara kucak açarak milletin alın terini faiz çetelerine peşkeş çekerek...”
‘’Başta ekonomi başta olmak üzere ülkeyi sirk aynalarıyla dolu salona dönüştürdüler’’ diyen Öztrak, şöyle konuştu:
“Her şey eğri büğrü, her şey allak bullak. 2014 yılında Sayın Erdoğan’ın ‘ben öncekiler gibi bir Cumhurbaşkanı olmayacağım’ söylemiyle yalpalamaya başlayan ekonomi, 2021 Eylül ayında ‘faiz sebep’ söylemiyle şarampole yuvarlandı. Ama Erdoğan hala ekonomideki sıkıntının sebebinin küresel ve bölgesel krizler diyor. Kriz Ukrayna ve Rusya arasında. Yine İsrail bölge ülkelerine saldırıyor, yakıp, yıkıyor. Kriz orada ama Rusya’da enflasyon yüzde 8,5. Ukrayna’da yüzde 9,7. İsrail’de enflasyon yüzde 3,5. Bizdeki enflasyon krizin merkezindeki ülkelerin beş katı. Sayın Erdoğan tarafından iş başına getirilen ekonomi yönetimi, ekonominin kaportasını toparlamaya çalışıyor ama arabanın şaftı kaymış, şanzımanı dağılmış, bir türlü ayar tutmuyor. Faizleri yükseltip, Türk lirasının değerini sabitleyip, sıcak paracılara kucak açarak milletin alın terini faiz çetelerine peşkeş çekerek enflasyonun üstesinden gelinemiyor. İnandırıcılık ve güven olmayınca, saydam, hesap verilebilir bir enflasyon mücadele programı olmayınca sonuçta ülke sıcak paracıların cenneti oluyor. Ülke bunlara dünyanın en yüksek dolar cinsinden faizini ödüyor ama ekonomiye güven yok. Son 1,5 ayda 6 milyar dolar sıcak para bu faizlerin bulup çıkmış. Kasım ayı başından bu aya Merkez Bankası rezervleri azalıyor.
“Sabrın sonundaki selamete de bir türlü ulaşılamıyor”
Banka yetkilileri, yurtdışında muhataplarına ‘şu anda piyasa mekanizmalarında bazı aksaklıklar var ama göstergeler daha istikrarlı hale gelirse, müdahale ihtiyacı azalacak’ diye açıklama yapıyor. Ama rasyonelleşme deniyorsa, müdahale ettiğinizi de Merkez Bankası’nın sayfasında duyurmanız gerekiyor. Bir taraftan bunlar olurken, makinelerin gerçeğinden ayıramadığı sahte dolar/avro hikayeleri yeniden başladı. Manidar bir zamanla ile döviz büroları ve bankalar, döviz alımlarını durdurdu. Bir ucu siyasete uzanan altın kaçakçılığı haberleri gazetelerde sütun sütun ifşa oldu. Bütün bunlar yaşanırken millete sabır telkin ediyor ama sabrın sonundaki selamete de bir türlü ulaşılamıyor. Sıcak paraya yaslanan dezenflasyon stratejisinin büyüme ve refah cinsinden faturası, her gün belirgin hale geliyor. Yarım saat önce açıklanan büyüme verileri de bunu teyit ediyor. Türkiye ekonomisi iki çeyrektir, bir önceki çeyreğe göre daralıyor. Bu teknik olarak resesyondur. İktidar ekonomiyi, resesyona sokmuştur.
“Cumhurbaşkanı da bu enflasyonun düşecek hikayesine inanmıyor ki...”
Hükümet işin başında; Bu yılın ortasında enflasyonun zirveyi göreceğini, sonra çok hızlı bir şekilde indirmeyi vadetmişti. Ama bunun yerine, enflasyon tahminlerini sürekli yukarı revize ediyor. Şimdi de ‘Enflasyon asıl 2025’in üçüncü çeyreğinde düşecek’ hikayeleri anlatıyor. Ama bu su dereye gelene kadar, kurbağanın gözü patlayacak. Hükümetin kendisi, bu hikâyeye pek inanmıyor. 2025 için; OVP’de öngördüğü enflasyon tahmini yüzde 17,5, TCMB’nin son Enflasyon Raporu’nda yer alan tahmin yüzde 21,0, 2025’te geçerli olacak ‘Yeniden değerleme oranı’ yüzde 44. Cumhurbaşkanı da bu enflasyonun düşecek hikayesine inanmıyor ki, bu yeniden değerleme oranını düşürme yetkisini kullanmıyor. Vatandaş da inanmıyor, çünkü sorunun sebebi olanların, çözümün adresi olamayacağını biliyor. Hükümetin maliye politikası, para politikasını desteklemiyor. Makyajla, ‘mış gibi’ yapıyor. Ama bütçe açığı ile nakit açığı arasındaki fark rekorlar kırıyor. Geçen yıl sonunda emanete alınan para cayır cayır harcanıyor, fakat bütçe açığına yansımıyor.“Cumhurbaşkanlığı’na bağlı ofisler toplam 1 milyar lira harcamış”İlk 10 ayda; Genel Bütçeli 41 kuruluşun, 37 tanesinin harcamalarındaki artış enflasyonun üstünde. 9 tanesinin harcaması ise yüzde 100’ün üstünde. Nerede tasarruf? Cumhurbaşkanlığı geçen yıl Ocak-Ekim döneminde, 5,5 milyar lira harcamış. Bu yıl aynı dönemde harcadığı para 10,3 milyar lira. Tasarruf derken, Saray’ın harcamaların ikiye katlanmasının sebebi nedir? Diğer taraftan Sayıştay raporlarına göre, 2023 yılında Cumhurbaşkanlığına bağlı ofislerden; Dijital Dönüşüm Ofisi 375 milyon lira, Finans Ofisi 110 milyon lira, İnsan Kaynakları Ofisi 162 milyon lira, Yatırım Ofisi 335 milyon lira harcamış. Bu ofislerin harcadığı para toplam 1 milyar lira. Görev tanımlarına baktığımızda bakanlıklar bünyesinde halledilebilecek pek çok iş, bu ofislere verilmiş. Tasarrufa bu ofisleri kapatarak başlayın. Bir de Cumhurbaşkanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlar var. Bunların başında da, sarayın gerçek ötesi popülist propagandasının koordinasyonuyla görevli İletişim Başkanlığı geliyor. Bu kurumun harcaması da ilk 10 ayda, geçen yılın aynı dönemine göre ikiye katlanmış, 4 milyar 344 milyon liraya çıkmış. 2025 yılında da bu kurum 6 milyar 155 milyon lira harcayacak. Bu sıra dışı artışların sebebi ne?”Saray kurumlarına para var ama iş savunma sanayine gelince para yok”Saray’ın siyaseti için kullandığı her kuruma para var. Ama iş savunma sanayine gelince para yok. Milletin harcamadığı kredi kartı limitinden vergi alarak para toplanmaya kalkılıyor. İş emekliye gelince para yok. Emekli yük görülüyor. İş çiftçinin hak ettiği desteği vermeye gelince para yok. Çiftçiye borç takılıyor. İş vatandaşa, gençlere, çocuklara gelince para yok. OECD’nin ‘Yaşam Nasıl?’ araştırmasına göre; ülkemizde 15 yaş grubundaki her 100 öğrenciden 19’u parası olmadığı için haftada bir gün aç kalıyor. Beşeri sermayemizi kaybediyoruz. Cumhuriyetimizin üstüne, olmayacak bir gömlek giydirmeye kalkışan Saray, şimdi ringin iplerine sarılmış yorgun bir boksör gibi, gongun sesi duyulana kadar ayakta kalmaya çalışıyor.“Bu cumhuriyetin milli değer olan bir kişisi vardır”Bunun için siyaset masasına sürekli yeni gerilimler, yeni açılımlar sürüyor. Bir ay boyunca, ‘Bahçeli Öcalan’ı Meclis’e kendi inisiyatifiyle davet etti. Erdoğan’ın bundan haberi yoktu’ dendi. Erdoğan bir ay sonra Sayın Bahçeli’nin sözlerini, ‘Ortak vizyonumuz’ diyerek sahiplendi. Ardından Saray danışmanları ağızlarındaki baklayı çıkarıverdi. ‘Milli bir değer olan Erdoğan’a bir kere daha adaylık imkanının sağlanması.’ Bu Cumhuriyet'in milli değer olan bir kişisi vardır, o da, adını anan yeni mezun teğmenleri ordudan atmaya kalktığınız ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Yaşananlar bu yönetimin derdinin, vatan, millet, kardeşlik, enflasyon, açlık veya savaş tehlikesi olmadığının, tek meselelerinin koltuk meselesi olduğunun açıkça ikrarıdır.”