TBMM'nin yasama yılının ardından... Yeni Yol Grup Başkanvekili Ekmen: "Bu yasama döneminde Genel Kurul, AK Partili arkadaşlar çalışmalara katılmadığı için 21 gün, aç-kapa yapıldığı için 22 gün çalışamadı"
TBMM'nin 28'nci dönem üçüncü yasama yılını değerlendiren Yeni Yol Grup Başkanvekili Mehmet Emin Ekmen, TBMM Genel Kurulu'nun AK Partililerin salonda olmaması nedeniyle toplantı yeter sayısının bulunamaması veya aç-kapa yapılması nedeniyle toplam 43 gün çalışmadığını, bunun da 14 haftaya karşılık geldiğini belirterek, 'Tek kişinin iradesine, rızasına bağlı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde Meclis'in bir yön şaşkınlığı yaşadığını defalarca kez gördük' dedi. Ekmen, 'Terörsüz Türkiye' süreci kapsamında kurulacak komisyonla ilgili de 'Bu komisyon sadece bir 'eve dönüş' yasasına odaklanmamalı. Toplumun nabzını ölçmek ve demokratikleşmeyle, yapısal reform gündemini de gündemine almak üzere toplanmalı' ifadelerini kullandı.
(TBMM) - TBMM'nin 28’nci dönem üçüncü yasama yılını değerlendiren Yeni Yol Grup Başkanvekili Mehmet Emin Ekmen, TBMM Genel Kurulu’nun AK Partililerin salonda olmaması nedeniyle toplantı yeter sayısının bulunamaması veya aç-kapa yapılması nedeniyle toplam 43 gün çalışmadığını, bunun da 14 haftaya karşılık geldiğini belirterek, “Tek kişinin iradesine, rızasına bağlı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Meclis’in bir yön şaşkınlığı yaşadığını defalarca kez gördük” dedi. Ekmen, “Terörsüz Türkiye” süreci kapsamında kurulacak komisyonla ilgili de “Bu komisyon sadece bir ‘eve dönüş’ yasasına odaklanmamalı. Toplumun nabzını ölçmek ve demokratikleşmeyle, yapısal reform gündemini de gündemine almak üzere toplanmalı” ifadelerini kullandı.
Yeni Yol Grup Başkanvekili, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, ANKA Haber Ajansı’na TBMM'nin üçüncü yasama yılı, TBMM'de kurulması planlanan komisyon, "Lübnan modeli" ile "yeni anayasa" tartışmaları ve Yeni Yol grubunu oluşturan partilerden milletvekili istifalarını değerlendirdi.
TBMM'deki çalışmalar sırasında “Tek kişinin iradesine, rızasına bağlı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Meclis’in bir yön şaşkınlığı yaşadığını defalarca kez gördüklerini” ifade eden Ekmen, “Bunu nereden anlıyoruz? Öncelikle çıkartılması gereken kanunlar sürekli yer değiştirdi. Bir kanun için çok uzun mücadele verildikten sonra o kanun tamamlanmadan geri çekildi’ diye konuştu.
TBMM Genel Kurulu’nun çalışmadığı sürelere ilişkin bilgi veren Ekmen, şunları kaydetti:
“Bu yasama dönemi içerisinde 21 kez Meclis, toplantı yeter sayısı olmadığı için kapanmış. Yani 21 gün yeteri kadar AK Partili arkadaş çalışmalara katılmadığı için Meclis kapanmış. 22 kez yani 22 gün de aç-kapa suretiyle yani AK Parti o gün Meclis'i çalıştırmak istememiş, günlük konjonktürel sebeplerle. Toplam 43 gün. Biz haftada 3 gün çalışıyoruz, bu da yaklaşık 14 haftaya tekabül ediyor neredeyse, 43 gün çalışamamışız.”
"Gündem doğrudan Cumhurbaşkanlığı’ndan, bakanların yarattığı hararet, yarattığı talebe göre belirleniyor"
TBMM’nin tatile gireceği son hafta hangi kanun teklifinin Genel Kurul’da görüşüleceğinin son güne kadar belirsiz olduğunu aktaran Ekmen, şöyle devam etti:
“Hatta Genel Kurul’da şu anda Karayolları Trafik Kanunu’nda değişiklik yapan kanun teklifi bekliyor, geçirilmedi. Onun da akıbetini bilemiyoruz. Neden? Çünkü gündemi AK Parti Grup Başkanlığı belirlemiyor. Gündemi AK Partili Meclis siyasetçileri belirlemiyor. Gündem doğrudan Külliye’den, Cumhurbaşkanlığı’ndan, bakanların yarattığı hararet, yarattığı talebe göre ‘şunu şöyle yapalım, bunu geri çekelim, bunu ileriye alalım’ diye yapılıyor. Dolayısıyla evet, son bir hafta üç kez gece 03.00-04.00’e kadar çalıştık. Evet, bu yıl boyunca, 10-15 kez gece 03.00-04.00’e kadar çalıştık ama kapanan gün sayılarına baktığımızda yoğun bir çalışmadan; yönünü bilen, hedefini bilen, ajandasına, gündemine hakim bir ittifak perspektifinden bahsedemeyiz.”
"Binlerce soru önergesine gelen cevap üçte bir oranında, onun da yüzde 50'sinin cevap olma niteliği yok"
Bu dönemde muhalefetin çalışmalarına da değinen Ekmen, şöyle devam etti:
“Muhalefetin yapabileceği birkaç şey var, birincisi soru önergesi vermek. Her bir partiden binlerce, milletvekillerinden yüzlerce soru önergesi veren var. Bunlara gelen cevaplar, istatistikleri istedik, biz kendi örneklerimizden biliyoruz maalesef üçte bir oranında. O cevapların da gerçek bir cevap olma niteliği yüzde 50 bile değil. Yani cevap ‘Şu kanuna bakın.’ Yani bir bilgi istiyorsunuz, Adalet Bakanlığı'nın böyle çok edebe aykırı bir şekilde, ‘İnternet sitemizde bu bilgiyi bulabilirsiniz’ diyor. Aile Bakanlığı'nın da aynı keza aynı şekilde yanıtı var ‘internet sitemizden bu istatistiklere ulaşabilirsiniz’ diye. Halbuki biz internet sitesindeki genel istatistikler dışında siyaseten yorumumuza konu olabilecek birtakım daha niş, daha detay bilgiler istediğimiz için soru önergesi veriyoruz.
Diğer taraftan arkadaşlarımızın verdiği kanun teklifleri var yine binlerce ama her biri grubun milletvekili sayısına göre birkaç yüzden 700-800’e kadar artan bir sayı. Bu kanun tekliflerinden hiçbiri komisyonlarda görüşülerek Genel Kurul’a indirilmedi. Böyle bir durumda muhalefetin ne hakkı var. İç Tüzük 37 dediğimiz Genel Kurul’da doğrudan görüşme hakkı var.
Bir kez HÜDA PAR’lı milletvekillerinin İsrail'de savaşan Türk vatandaşlarının araştırılması ve cezalandırılmasına ilişkin önergesi kabul edildi, o da muhtemelen İsrail'le ilgili soykırım gündeminin hararetiyle. Ama ona da baktığımızda Genel Kurul’da görüşmelerine başlanmadı. Yani iktidarın istemediği bir kanun geçmiyor.
Peki muhalefet ne yapabiliyor? Muhalefet bu kanun tekliflerine, işte o 21 kez karar yeter sayısı, 22 kez aç-kapa örneğinde olduğu belirli bir blokaj uygulayarak yeteri kadar AK Parti’li olmadığında işleri zorlaştırıyor. O zaman da bazı maddelerin geri çekilmesi söz konusu olabiliyor. Mesela Siber Güvenlik Yasası’nda ‘Ben duydum, bizim nüfus cüzdanı bilgilerimiz çalınmış’ diyen biri 3 yıl ile yargılanabilirdi. Bizim öncülüğümüzde bütün partilerin büyük bir emeğiyle üç gün sonra bu, makul sınırları çekildi.
Mesela bir veriye göre 2014, başka bir veriye göre 2019’dan beri Diyanet'in hac hizmetleri Sayıştay denetimine tabi değildi. Ama bu yönde verdiğimiz büyük mücadeleyle bir madde değişikliğiyle Diyanet'in hac hizmetleri Sayıştay denetimine tabi olur. Bu şu demek: Anadolu'da insanların çeyrek altın biriktirerek gittiği hac ibadetini gerçek bedelinden, israf yapılmadan, yolsuzluk yapılmadan denetlenebilmesi demek. Bu son on yılda herhangi bir denetim raporu elimizde yok idi."
"Araştırma önerileri veriyoruz, onu da ittifak çoğunluğu reddediyor”
Grubu olan muhalefet partilerinin emekliler, asgari ücret, sözleşmeli personel, halk eğitim merkezi çalışanları, Kur'an kursu öğreticileri, giyim üreticilerinin sorunları, artan kasko ve sigorta primleri konusunda önergeler verildiğini anlatan Mehmet Emin Ekmen, hepsinin reddedildiğini kaydetti.
Ekmen, “Bir gün açığa düştüler. Genel Kurul’da yeteri kadar milletvekili yoktu, Yeni Yol engellilerle ilgili araştırma komisyonu muhalefet dayanışmasıyla geçti. Muhalefetin yapabileceği soru önergesi vermek, araştırma önergesi vermek, İçtüzüğün doğru uygulanmasını takip etmek, kanun teklifi vermek, İçtüzük 37’ye göre doğrudan görüşme talebinde bulunmak. Bunun da doğrusu bütün muhalefet gruplarınca büyük bir hassasiyete yapıldığını söyleyebiliriz” dedi.
"Süreci tıkayacak bir yerde durmamalıyız ama bu komisyon sadece ele dönüş yasası için kurulursa vazifesi eksik kalır"
Mehmet Emin Ekmen, TBMM’de “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırılan süreç ve bu kapsamda kurulması planlanan komisyona ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Numan Kurtulmuş’un grup başkanvekilleriyle iki toplantı yaptığını anımsatan Ekmen, şöyle konuştu:
“Biz prensipte Yeni Yol grubu olarak bu komisyonun işlerlik kazanmasını, bu sürecin desteklenmesini istiyoruz. Bugüne kadar TBMM Genel Kurulu ve gruplar bilgilendirilmemiş idi. Sayın İbrahim Kalın’ın ziyaretiyle bu bilgilendirme ihtiyacı önemli ölçüde karşılanmış oldu. Komisyonun kaç üye sayısıyla, hangi karar alma yeter sayısı modeliyle ve nasıl bir üye dağılım modeliyle kurulacağı ve çalışma gündeminin ne olacağı henüz netleşmedi.
Biz Sayın Numan Kurtulmuş'un kamuoyundaki tartışmalara cevap veren bir yaklaşımda olduğunu görüyoruz. İşte 100 yerine 35-40 üye, salt çoğunlukla karar almak yerine, nitelikli çoğunlukla karar almak gibi esneklikler görüyoruz. Grupların da yeteri kadar temsili önemli olur çünkü bu İçtüzük ya da kanunla değil Meclis Başkanı’nın iradesiyle kurulan bir komisyona dönüşmüş durumda. Bunun da esneklik ve kendi modelini geliştirebilme imkanı için biz her ne kadar kanunla kurulmasını talep ettiysek de bu iki gerekçeyle Başkanlık iradesiyle kurulmasında biz soruna dönüştürmeye niyetimiz yok.
Ama bir şey daha söylüyoruz: Bu sadece bir eve dönüş yasasına odaklanmamalı. Bu, toplumun nabzını ölçmek ve demokratikleşmeyle, yapısal reform gündemini de gündemine almak üzere toplanmalı. Elbette bazı işler hızlıca pratik şekilde yapılabilir, ‘eve dönüş’ yasası ihtiyacı var, bunu görüyoruz, anlıyoruz. Bu ziyarette de bunu gördük. MİT Müsteşarlığı'nın ihtiyaçları karşılanmalı. Süreci tıkayacak bir yerde durmamalıyız. Ama bu komisyon sadece ele dönüş yasası için kurulursa vazifesi eksik kalır. Toplumu sadece destekleyenler değil, itiraz edenlerin, kaygı ve endişeyle yaklaşanların da gündemini kuşatacak, bu konuya ilişkin güveni arttıracak, endişeleri giderecek ve bir demokratikleşme gündemini Meclis’in gündemine taşıyabilecek bir yaklaşımla çalışmasının doğru olacağına inanıyoruz.”
“Bu komisyonun bir yeni anayasa işine geçmeyeceğinden eminiz, bu bir ön şarta dönüştü”
“Yeni anayasa” tartışmaları konusunda da Mehmet Emin Ekmen, şunları söyledi:
“Yani biz prensip olarak görmediğimiz bir metin hakkında yorum yapıyoruz. Yeni anayasa ne düşünüyorlar, nasıl olacak bilemiyoruz. Ama bu komisyonun bir ‘yeni anayasa’ işine geçmeyeceğinden eminiz. Bu bir ön şarta dönüştü. İktidar da bunu kabul ediyor. Mevcut anayasayla yapamadıkları ne var bilmiyoruz. Ama eğer Sayın Devlet Bahçeli'nin Türkgün gazetesinde yazdığı yazılar, 19 Mayıs ve Kurban Bayramı vesilesiyle verdiği mesajlar ve bu sürecin tamamına dair verdiği mesajlara baktığımızda aslında siyasi partiler yasası, seçim yasası, siyasi etik yasasını öneren ve Anayasa'da da yargının tarafsız ve bağımsızlığını merkeze alan, güçler arası dengeyi gözeten, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bu kadük yapısını güçlendirmeyi öngören yaklaşımlar var. Bu maddeler gelirse yeni anayasaya, herkes katkı verir. Ama hayır, mevcut başkanlık sistemini tahkim edecek, güçlendirecek ve Sayın Erdoğan'ın bir kere daha seçilmesini hedefleyen bir metin gelirse orada da muhalefet partileri mesafeli duracaktır.”
“Bahçeli'nin çağrısını Alevilere dair ihmalkarlığa dikkat çeken bir yaklaşım olarak görüyorum”
Devlet Bahçeli’nin “Bir Alevi, bir Kürt Cumhurbaşkanı Yardımcısı olsun” önerisiyle gündeme gelen kamuoyundaki “Lübnan modeli” tartışmalarına ilişkin Ekmen, şu görüşleri ifade etti:
“Sadece Lübnan değil, Irak modeli de şunu içeriyor: Cumhurbaşkanı Şii, Başbakan Sünni ve Meclis Başkanı Kürt… Ya da Lübnan'da olursa Maruni, Dürzi; oradaki yapıya göre. Bunlar anayasada yer alıyor. Biz bunun bir şekilde anayasada yer almasını doğru bulmayız. Evet, herkes eşit vatandaş olarak yarışabilmeli, her makama gelebilmeli, vatandaşın oyuyla seçilebilecek yerlere talip olabilmeli. Bürokraside de iktidar kim olursa olsun belirli şartları karşılayanlar arasında ayrımcılık yapmamalı. Yani biz şimdiye kadar ne diyoruz? Efendim 81 validen kaçı Alevi, 81 emniyet müdüründen kaçı Alevi, 100 küsur rektörden kaçı Alevi. Bunu söylerken neyi kastediyoruz. Aslında Alevilere bir ayrımcılık yapıldığını iddia etmiş oluyoruz. Aynı şey zaman zaman Kürtlerle de karşımıza çıkıyor. Örneğin iki yıl önce Batman Barosu'na üye 13 avukat aynı sınavda elendiler. Siz bu ailelere ve bu çocuklara ‘Siz Batmanlı olduğunuz için elenmediniz’ dersiniz ama bu bir sonuç da olmaz ki aralarında AK Partili aileler de vardı.
Ben Sayın Bahçeli'nin çağrısını bir Lübnanlaşma ve bir Lübnan modeli olarak değil Alevilere dair ihmalkarlığa dikkat çeken bir yaklaşım olarak görüyorum. Bunun anayasaya derç edilmesini doğru bulmayız ama bugünden itibaren devlet hatasından vazgeçer, bürokrasiye yıllarını vermiş Alevi vatandaşlarımızdan vali atarsa, bakan atarsa, genel müdür atarsa, başdanışmanı atarsa bunlar memnun oluruz.”
“Bugün itibarıyla Saadet, Gelecek ya da DEVA Partisi'nden yeni bir istifa beklentisi söz konusu değil”
Milletvekili istifalarının anımsatılarak, üç partinin birleşmesinden oluşan Yeni Yol grubunun risk altında olup olmadığının sorulması üzerine Ekmen, şu değerlendirmeyi yaptı:
“İstifaları doğru bulmuyoruz. İstifa dilekçelerindeki gerekçelerin partilerin mevcut durumuyla tam anlamıyla örtüşmediğini düşünüyoruz. DEVA Partisi açısından genelde arkadaşlar çok eleştiri yapmadan istifa ettiler ama eleştirilerini ortaya koyanların da eleştirilerini karşılayan yeni bir durum yok. Diyelim ki üç başlıkta eleştiri yapmış, sonra arkadaş CHP'ye gitmiş. O eleştirilerin CHP'deki karşılığı belki beş başlık. Dolayısıyla burada gerçek anlamda partinin mevcut durumunu analiz ederek bir istifadan ziyade siyasi konjonktür ve kendi siyasi bireysel tercihlerinin şekillendirdiği bir istifa olduğunu düşünüyoruz. Biz tabii ki nezakette kusur göstermedik, hiçbirinin arkasından konuşmadık ama dürüst olmak gerekirse DEVA Partisi'ne bel bağlamış, umut bağlamış teşkilatlar, seçmen ve ilgili arkadaşların bu konularda çok ciddi bir şekilde eleştirel yaklaştığını ifade etmemiz gerekiyor. Sonuçta bu arkadaşlar ön seçimle hatta kendi seçim bölgelerinde yarışarak değil, bir ittifakın getirdiği düzlemde Genel Başkan’ın doğrudan tercihleriyle milletvekili oldular. O zaman bu dönem bitinceye kadar DEVA Partisi'nin kurumsalına ve Genel Başkan’ın bu tercihlerine dayanışma yoluyla saygı göstermeliydiler diye düşünüyoruz.
Yeni Yol ile ilgili olarak yaşanan istifaların parti içerisinde hissedildiğini ve öyle bir sürecin işletildiğini düşündüğümüzde bugün itibarıyla Saadet, Gelecek ya da DEVA Partisi'nden yeni bir istifa beklentisi söz konusu değil.”
"Cumhurbaşkanı ‘Bizim 400’ü bulmamız lazım' dediğinde kendi partisinden istifa etmeden de oy verecek milletvekilleri çıkabilir"
Milletvekili istifalarının “yeni anayasa” ile ilgisi olup olmadığı sorusuna Ekmen, şu karşılığı verdi:
“Bence henüz değil. Yani Sayın Cumhurbaşkanı'nın henüz 400 milletvekilini bulmak için milletvekilleri üzerinde bir süreç yürüttüğünü ben düşünmüyorum. Benim hissettiğim ve gördüğüm kadarıyla, örneğin X ismini AK Partili bir Y ismi gündemine alıyor. Onunla mesai harcıyor, onu ikna ediyor ve gidiyor Cumhurbaşkanı’na, Tayyip Bey'e diyor ki ‘Ben falan kişiyi ikna ettim, partimize gelmeye hazır.’ Cumhurbaşkanı da ‘Gelsin tabii ki’ diyor. Yani aşağıdan yukarıya bir tür ikram, bir partiye katılım modeliyle ilerliyor. Ama Sayın Cumhurbaşkanı ‘Bizim 400’ü bulmamız lazım. 20 tane milletvekilini nereden getireceğiz’ dediğinde bazen kendi partisinden istifa etmeden de oraya oy verecek milletvekilleri çıkabilir. Ben bugün itibarıyla henüz 400’ü yakalamak diye bir gündemin Sayın Erdoğan'ın tarzı siyasetinde olmadığını düşünüyorum.”
"Hakan Şükür istifa ettiğinde Erdoğan'ın, 'vekillikten de istifa etsin' tepkisi vardı"
“Vekil transferinin ilerde olup olmayacağı” sorusuna da Ekmen, “Geçmişte örnekleri var. Sayın Cumhurbaşkanı'nın, yanılmıyorsam Hakan Şükür istifa ettiğinde ‘madem ki istifa etti ve vekillikten de istifa etsin’ diye bir tepkisi var, bunun görüntülü videosu var. Ama işte İYİ Parti'den 5-6 arkadaşı aldılar. Gelecek Partisi’nden 3 arkadaşı aldılar, geçmişte CHP'den milletvekilleri aldılar. Buna baktığımızda gerek duyduğunda bundan kaçınmayacaktır” karşılığını verdi.