Merhaba Kıymetli okurlar ve takipçiler…
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu öneride Türk Askeri’nin bir yıl boyunca Gazze’de görevlendirilmesini talep etmesi yeni bir tartışma konusuna neden oldu.
Ben siyasilerin Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sağa, sola yönlendirmeye, göndermeye çalışmasına bir türlü anlam veremiyorum. Babası Necmettin Erbakan’ın siyasi mirasını yiyen Fatih Erbakan, 2 bin 232 yaşında olan Türk Ordusunu Gazze’ye göndermeye çalışmakla neyi amaçlıyor? Yaradan göstermesin, Türkiye Cumhuriyeti’nin başına bir şey gelse dünya kılını kıpırdatmaz. Hatta üzerine bölge, bölge toprakları paylaşmaya çalışır. Ardından Türk Ordusu’nun Gazze’ye gitmesini isteyenler de ülkeden ilk kaçanlar olur.
Türk Askerinin Gazze’ye gitmesini isteyen Fatih Erbakan’ın bedelli askerlik yaptığını biliyor muydunuz? Ordunun kurumlarına “Peygamber Ocağı” denildiğini hepimiz bilir. Bilmesek bile bu kelimeye kulak aşinalığımız mutlaka vardır. Anlaşın o ki, İslamiyet’i, şehitlik mertebesini ağızlarından düşürmeyenler “Peygamber Ocağı”na gitmemek için elinden geleni yapmış. Sonra da çıkıp diyorlar ki, “Asker Gazze’ye…”
Sayın Fatih Erbakan, öncelikle, “Peygamber Ocağı”ndaki askeri rahat bırakmanızı temenni ediyor ve size bir soru sormak istiyorum: Yaptığınız askerlik bedelli de olsa, kışla da mutlaka elinize silah verilmiş, atış yapmışsınızdır. Partinizin gençlik kollarını temsil eden Anadolu Gençlik Derneği’ni de toplayarak sizin komutanızda Gazze’ye gitmek istemez misiniz?
“Ritmik Akan Durağanlık”
Yakın çevrem şairlerin hayatını ve şiirlerini okumayı sevdiğimi iyi bilir. İkinci Yeniyi çok sever, Edip Cansever’i ayrı bir yere koyar, Nilgün Marmara’yı da yazdığı mısralarla hatırlamaktan geri kalmam. Cemal Süreya’nın, Cahit Sıtkı Tarancı’nın, Orhan Veli’nin, Turgut Uyar’ın, Küçük İskender’in, Attila İlhan’ın ve nicelerinin şiirleri kalbimizin derinliklerinde bir yere kazınmıştır.
Sosyal medyayı aktif kullanan biri olarak, şairleri, roman yazarlarını ve tiyatro oyuncularını yakından takip etmeye çalışır, çıktıkları yolda gerçekleştirdikleri mücadeleyi merakla takip ederim. Bu süreçte dikkatimi çeken isimlerden biri de Şair Merve Özen oldu. Kendisini yaklaşık 1 yıldır sosyal medya üzerinden takip ediyorum. Çeşitli edebiyat dergilerinde şiirleri yayımlanıyor. Birçok şiirini de okuma imkânı bulduktan sonra sosyal medya üzerinden iletişime geçtim. 2017 yılından beri 30 civarında şiir yazdığını söyleyen Merve Özen, “Şiirlerim ikinci yeniye yakıştırılıyor ama ben bu niyetle yazmıyorum” diyor. Hatta bir anısını da benimle paylaşan Merve Özen, Bir gece rüya gördüğünü, unutmamak için gece kalkıp düz yazı şeklinde yazdığını ardından biçimsel olarak şiir haline getirdiğini anlattı. İşte rüyadan uyandıran şiirin adı “Ritmik Akan Durağanlık”
Şiiri seven, şairlerin ruh halini, duygularını merak eden biri olarak, yakın zaman içerisinde Merve Özen ile yazılı röportaj yapacağımı da buradan okurlarıma duyurmak isterim.
İşte Şair Merve Özen’i rüyasından uyandıran ve bu duyguyu kâğıda döktüren şiiri:
“Ecel vaktini şaşırır, mevta olur hüsnünden
Dil veba olur, mahrum kalsa zikrinden.
Tarafından vurulmamın, nasibim farkında;
İsabet et, izin kalsın nişan tahtamda.
Hayra yoracağım, bin şer var bakışlarında
Ayrılığı taşıyorsun, namlunun tam ortasında.
Annemin dualı rüyaları var, seni bana yoracak.
Merhamet et, kabzana taşı, kader benden yana.
Nereye çevirirsen yönünü, isyanına münasip
Demokrat taşlar atacaklar, iman etme onlara.”
Şiirin devamını okumak için, https://misakizafer.com/2021/11/11/ritmik-akan-duraganlik/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Yazımı Edip Cansever’in “Yerçekimli Karanfil” isimli kitabından bir alıntıyla noktalamak istiyorum, “Hiçbir şey anlamamış yaşamaktan.”
3 Kasım 2023- Yakacık