Merhaba kıymetli okurlar ve takipçiler…
Uzun zamandan beri güzellik salonları üzerinden kara para aklama suçlamalarıyla Türkiye’nin gündemini meşgul eden Dilan Polat, Engin Polat ve Sıla Doğu tutuklanarak cezaevine gönderildi. Demek ki devlet, istediği zaman haksız kazançların üzerine gidebiliyormuş!
Peki kime göre, neye göre? Örneğin; Türkiye’de dört büyük kulüp olduğu bilinen Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’un vergi borçları dâhil milyarlarca lira borcu var. “Bu paralar nerede, nereye harcandı?” şeklinde bir soru yönelten var mı? Önceki kulüp başkanlarına hesap soran var mı? Dernekleri ve vakıfları inceleyen, kontrol eden var mı?
CHP’nin Olağan Kurultayından dönerken, Güvenlik Uzmanı Mustafa Böğürcü’nün açıklamaları dikkatimi çekti. Böğürcü; Dilan Polat, Engin Polat ve Sıla Doğu’nun tutuklanmasının ardından gözümüzün önünde olan ve nedense gözden kaçan bu konuya değinerek, Türkiye’deki medikal estetik merkezleri ve güzellik salonlarıyla ilgili Sağlık Bakanlığını, Maliye Bakanlığını ve Ticaret Bakanlığını göreve davet etti.
Mustafa Böğürcü şunları söylüyor: “Türkiye'de, hastane ortamında ve tıp eğitimi almış uzmanlar tarafından yapılması gereken birtakım operasyonlar, maalesef medikal estetik merkezleri ve güzellik salonları adı altında farklı yerlerde yapılmakta.
Dilan ve Engin Polat bu işin sadece göze batanları oldu. Bazı gazetecilerin konuyu haberleştirip ısrarla takip etmeleri sonucunda devlet kurumları harekete geçti. Bu şekilde organize bir suç şebekesi ortaya çıktı ve tutuklamalar yapılarak mal varlıklarına geçici tedbir gereği el konuldu.
Şimdi, Sağlık Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı devreye girmek suretiyle ülke genelinde bu ve buna benzer işletmeleri incelemeli ve denetimler yapmalıdır.
Ticaret Bakanlığı da bu merkezlerde kullanılan ithal ürünlerin ülkeye nasıl ve hangi ürün kodlarıyla girdiğini araştırmalı, yasalara ve vergilendirme sistemine uygunluğunu geriye dönük olarak incelemelidir.
Orijinal ve soğuk zincir takip edilerek yasal süreçlerle ithal edilen BOTOKS ürünlerinin, sağlık sektöründen öğrendiğim bilgilere göre alış maliyeti 1200 ile 1500 TL arasındayken, bu ürünler nasıl olurda nihai kullanıcıya ürün maliyeti altında ve uygulaması da dahil olarak satılabilir?
Sosyal Medya üzerinden hiçbir denetime tabi olmadan bu ürünlerin reklamını yapan ve ürünlerin uygulama merkezlerini adres gösteren yayıncılar vasıtasıyla bu tür merkezler, bütün şehirlerimizde almış başını gitmiş görünüyor.
Sağlık turizmi adı altında açılan birçok şirket ise hastanelerin ameliyathanelerini kiralamak suretiyle yurt dışından hasta getirip birçok operasyonu kendi başlarına ve belirledikleri fiyatlarla yapıyor.
Devlet bu noktada bu şirketlere “Turquality” kapsamında maddi destek ve teşvik de veriyor.
Kısacası, çok büyük bir rant ekonomisi merdiven altına inmiş, sağlığımızla ilgilenen ticari işletmelerde tıp biliminden uzak işler dönmeye başlamış.”
Mustafa Böğürcü’nün tespitlerini, düşüncelerini haklı ve yerinde buluyorum. Madem bir işe girişildi; kişilerin değil, kapsamlı bir şekilde mevzuların üzerine gidilmelidir.
Yazımı Lin Yutang’ın şu sözüyle noktalamak istiyorum: “Akıllı adam hem kitapları hem de doğrudan doğruya hayatı okur.”
8 Kasım 2023 - Yakacık