İç Anadolu’da bir kaledir Kayseri, mevcut zaman aralığına baktığımızda genellikle hükümet lehine çıkan oy oranlarından ziyade Anadolu’da ticaretin işleyişi ve başlangıcı için merkezi bir nokta olarak sayılıyor. Kayseri kültürel yapısı ve politik kimliği itibariyle İslami-Muhafazakâr bir kimliğe sahip. Bu yazımızda bu kimliğin bölgesel ticari hayatın başlangıcına ve sürdürdüğü vakitteki etkisinden söz edeceğiz.
1980 sonrası yıllarda Özal dönemi itibariyle başlayan Neo-Liberal ekonomi politikaları büyük şehirlerde çoğunlukla kamu kurumlarının özelleştirilmesi ile ortaya çıkan bir akımdan sonra Anadolu’da ise sanayileşmedeki gelişmenin tabanında Orta-Küçük ölçekli ticari müteşebbislerin artık yurt dışı ticari pazarlarına asgari olarak iştiraki ile sonuçlanıyordu. Türk ekonomisinin en başından beri can suyu olarak gördüğü pamuk-iplik, buğday ticareti 1980 sonrasında da kendini Anadolu’da gösteriyordu, özellikle Kayseri ve çevresinde yoğunlaşan pamuk işlemeciliği lojistik açıdan kolaylık sağlaması için gelecekte bölgeye pamuk ticareti ve işlemeciliği için fabrikaların kurulmasına sebebiyet verecek ve bu durum şu anda da marka olarak bildiğimiz “İstikbal”, “Bellona” gibi markaların ortaya çıkmasına yol açacaktı.
Anadolu Kaplanları veyahut Ankara OSTİM’in ortaya çıkış sebeplerini de basit bir şekilde özetledik ve yazı sürecinde de tekrar bu kısımlara atıflar yapacağım.
Erdoğan etkisinin Türk siyasetinde etkisini göstermesinden itibaren Türk ekonomisinde yerel pazarlarda Anadolu Kaplanları’nın varlığından söz edilmeye başlanıyordu, yakın zamanlarda ise mevcut iktidarın diplomasi-ticaret senkronizasyonunu sağlaması ile yukarıda da bahsetmiş olduğumuz gibi Kayseri’de başlayan pamuk-ipek işlemeciliğinden doğan sanayileşme sonucunda ortaya çıkan iç pazar, iktidarın gelecek yıllarda da dış politikasında bir araç olarak kullanması gözle görülür bir hal alıyor. Bu durumun temel sebeplerinden birisi yazımızın başlarında da bahsettiğimiz gibi Anadolu’daki ticaretin uzun bir süre sanayileşme ve bilhassa ticaret konusunda durağanlaşması sonucunda İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehir ve metropollerde TÜSİAD’ın bir tekel haline gelmesi Anadolu Kaplanları’nın doğmasına da sebep olmuş önemli durumlardan birisidir. İktidarın ideolojik olarak takip ettiği politikalar ile paralel görüşleri takip eden Anadolu Kaplanları’da TİKA gibi kuruluşların gerçekleştirdiği yurt dışında hali hazırda iktidarın gerçekleştirdiği kültürel değişimi yansıtma gibi bir misyonu da gerçekleştirmeyi üstlenmektedirler. Bu İslami-Muhafazakâr kimliğin ticarete tesiri hakkında kalkınma ekonomisti Arthur Lewis şu şekilde açıklıyor;
“Bazı dini davranış biçimleri, ekonomik büyümeyle diğerlerinden daha fazla uyum gösteriyor. Dinde; maddi değerler, çalışma, tutumluluk ve verimli yatırım, ticari ilişkilerde dürüstlük, deneysellik ve risk almak ya da fırsat eşitliği vurgulanıyorsa, büyümeyi destekleyen bir ortam sağlanır, ancak şimdiye kadar bu eğilimler desteklenmediğinden, büyüme engelleniyor.”
Son 25 yılda ortaya çıkan ve ticarette, istihdamda ve sermaye birikiminde önemli ilerlemeler kaydeden yeni "Anadolu burjuvazisi"[1], Türk iç siyasetinde sahip olduğu gücü son yıllarda yapılan seçimlerde göstermiştir. Artık Türkiye'nin AKP’nin iktidara gelişi ile oluşmaya başlayan “yeni burjuva”nın elde ettiği gücün ülke dış politikasında işlemeye başladığını görüyoruz. En azından mevcut yönetimin dış politikasında, özellikle de Ortadoğu ve Afrika'ya yönelik politikasında önemli bir itici güç ve destek sağlıyor.
Gaziantep zaten bölgesel konumu nedeniyle yeni ekonomide bazı avantajlara sahip. Yerel bir şehir. Çorum'u örnek alarak, kentte büyük ölçekli devlet yatırımlarının olmayışı, kentin gelişen girişimci ruhunu ortaya çıkararak Çorum'u yeni "Anadolu Kaplanı" haline getirdiği, aynı bölgede bulunan Sivas kentindeki girişimcilik eksikliğinin ise 1980'den önce burada kurulan devlete ait fabrikalardan kaynaklandığı ileri sürülüyor. Ancak Denizli örneğinin de gösterdiği gibi bu fikir tartışmalıdır. Girişimciliğin önünü açan kilit faktörün kapitalizmi destekleyen İslami düşünceler olduğu, Kayseri ve Konya çerçevesi itibariyle olduğu tartışılıyor. Bundan mütevelli de Kayseri halkı içi bir Kalvinizm vurgusu yapılıyor ancak bu tanımlamanın da ne kadar doğru ve isabetli olduğu ise tartışmalıdır.
İslam Üzerinden Kalvinizm Yorumu?
İslam’da da olduğu gibi tüm dinlerde çalışmayı bir lütuf ve çalışmaya büyük bir değer atfedilmektedir. Birçok nedenden dolayı, buradaki girişimcilerin Protestan Hristiyanlığın bir kolu olan Kalvinizm veya Weber'in ünlü risalesi üzerinden anlaşılabileceğini söylemek gerçekçi görünmemektedir. Birincisi, raporun belirttiği gibi, bu girişimcilerin dini kimliği İslam'dır ve kendilerini muhafazakâr olarak tanımlarlar. Bu nedenle, kavramsal düzeyde, Müslümanların Calvin veya onun hareketiyle özdeşleşmesi veya benzemesi oldukça garip görünmektedir, ancak açıklamaya çalıştığım gibi, Calvin, Hıristiyanlığın Protestan mezhepleri arasında muhafazakâr bir konuma sahiptir. Kalvinizm, Calvin'in bir Hristiyan ilahiyatçısı olması nedeniyle onun liderliğinde kurulan Hristiyan hareketidir [2]. Dolayısıyla Kalvinist tanım, yalnızca Calvin'in muhafazakâr öğretilerini kabul eden Hıristiyanların kullanabileceği bir niteliktir.
Her zaman Reformasyon sürecinde bireyin önce geldiği söylenmiştir. Bu hareketin ve onu takip eden Aydınlanmanın genel olarak büyük ölçüde bireysel özgürlük sunduğu doğru olsa da, reformcular bireysellik ve benlik gibi sorunların var olmadığını düşünüyoruz. Luther'in iktidarsızlığının ilk yıllarında ezilen köylüler hakkında söylediği birkaç söz dışında, Reformcular bireysel hak ve özgürlükler hakkında kesinleşmiş söylemlerde bulunmadılar. Aksine, örneğin Luther "Köylü İsyanlarda"da köylünün özgürlük taleplerini reddetmiş ve hükümdarın köylüleri en ağır şekilde cezalandırması gerektiğini ve bu duruma hakkı olduğunu savunmuştur. Reformcunun kişiliğine ancak "İncil"i okuyup anlayarak esas görüşler belirlenir ve uygulanır. Yani tamamen dinseldir. Bu anlamda bireysellik, Papa'ya muhalefetin ve ona tepkinin sonucudur. Dolayısıyla Calvin'in mutlak itaati ve teslimiyete dair kesinliği açısından Kayseri'nin İslami kimlikteki girişimci ruhunu anlamak için belirginleşmemeye başlamıştır.
Bu konudaki tartışmaları da yüzeysel olarak gözden geçirdiğimize göre günümüze dönebiliriz. Anadolu Kaplanları 2000’li yıllardan itibaren iktidarın politik desteği ile de bu arada lüks gayrimenkul, bankacılık faaliyetleri ile büyük şehirleri andıran bir gelişmeye giriyor. Ancak bu gelişimin sürdürülebilirliği şüphelidir. Bu tür rant merkezli kentsel gelişim, kent toplumunda yeni çelişkiler ve çatışmalar yaratmış, özellikle dar gelirli kesimler baskı altında ezilmektedir. Büyük şehirlerdeki yıkım harareti Anadolu Kaplan Şehirlerine de sıçradı. Kısa vadeli kazanımlar, bir şehrin sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğini yarıda kesebilir. Bu görüntü büyük şehirlerde de yaygın. Anadolu şehirlerini tanımlayan özellikler, yerel iş adamlarının ve güçlü ailelerin toplum ilişkileri doğrultusunda etkin konumu, SİAD’lar ile kentin ekonomisine ve mekanına yön vermeye yönelik aktif girişimleri ve hükümetle kurulan destekleyici ilişkilerdir. Bu çabalar Kayseri örneğinde olduğu gibi 'hayırseverlik' temelinde olabilir. İş adamları ve yerleşik aileler kendi şehirlerinin “sahibi”dir ve belediye başkanları, işadamları ve iş gruplarıyla ilişkilerinde “modern şehirler” ve “marka şehirler” yaratırken şehirleri yönetmeye çalışmaktadır. Bu yaklaşım çerçevesinde ortaya çıkan kentsel yeniden yapılanma sürecinde, kent yoksullarının mekânı devreye girerek yeni bir gerilim ekseni yaratmaktadır. Bu süreç, Anadolu'ya, onun uzantısı olarak kurulan çok ortaklı firmaların yarattığı karşılıklı güven ve dayanışmayla sermaye akımlarının güçlendirilmesi, bu firmaların 1980'den itibaren Neo-Liberal rejime açılması ve 2000'den itibaren AKP iktidarının belirli siyasi görüşlere sahip iş adamlarını desteklemesi ve dönüştürücü güçleri ile ilgilidir.[3]
[1] Ortadoğu Analiz, 2. Cilt, 12. Sayı
[2] Hakan Olgun, Luther ve Reform Katolisim’i Protesto, Ankara, 2001, s. 67; Hilmi Demir, “Şiddeti Anlamada Engel Bir Söylem: Ortodoks Yöntem ve Haricilik Ruhu”, Dini Araştırmalar, sayı: 5
[3] Tahire Erman, Anatolian Tiger’ Cities under Global and Local Dynamics