Istırap konusu tasavvufta da derinlemesine incelenen çok önemli bir konudur. Yaratıcı her birey ıstırap çekmiştir. Bu salt bir alana ait olmaktan ziyade birçok alanda aslında böyledir. İnsanoğlunun gelişimini sağlayan temel şeylerden birisi işte bu ıstıraptır. Şüphesiz, tarihe damga vurmuş isimlerin belli bir ıstıraptan geçmesi tesadüf değildir. Çünkü o yaratıcı bir güçtür. O ıstırap içinde yoğurulan her insan dünyaya farklı bir açıyla bakmaya başlayıp görülmeyeni görmektedir. O yüzden bugünlerde çokça duyduğumuz “parayı buldu değişti” lafı boşuna değildir. Çünkü ıstırap ortamından çıkıp da rehavete kapılan her insan yaratıcılığını kaybeder. Tasavvufta olan çile perhizi bu olayın tarihi bir açıklamasıdır. Daron Acemoğlu buna benzer bir ifadeyle bu olaya kitabında “yaratıcı yıkım” diyor. Elbette ıstırap anlamında kullanmıyor ama bağlam olarak aslında aynı şeylerdir. Bir şeylerin olması için çile çekilmesi gerekli. Çünkü böylelikle hem kazanımın değeri anlaşılır hem o değer kazanılır.
Türkiye Milleti olarak birçok çileden, ıstıraptan kurtularak tüm nimeti kucağımızda bulduk. Elbette işgal dönemleri, Kurtuluş Savaşı gibi ıstırapları çektik ama benim değinmek istediğim nokta daha farklı. O yüzden bu kadar nankörlüğe şahit oluyoruz. Sosyal medyada, televizyonlarda sürekli görüyoruz, bu millete ihanet etmek için adeta yarış içine girmiş insanlar. Düşünceler salt bir kalıptan ibaret. Düşünce de denmez buna, çünkü düşünce bireyin kendi iç dünyasında şekillendirdiği bir şeydir. Özellikle sosyal medyanın da etkisiyle sürüye aidiyet duygusu tekrar gün yüzüne çıktı. Teknolojinin insanı hür yapmasından ziyade daha fazla sürü yaptığı kanaatindeyim. Bilgiye ulaşım zorken, insanlar daha çok araştırma yapıp, daha farklı pencerelerden olaya bakmak zorundaydılar. Günümüzde, insanlar birer kanaat önderi belirliyor ve doğru ya da yanlış, kalıplaşmış düşünceleri ile onun peşinden gidiyor. Çoğunluk ne diyorsa onun peşinden gidip gerçeği aramayı ihmal etmekteler. Peki bu durumda insan olmanın ne mantığı kalıyor ki? Erich Fromm “itaatsizlik üzerine” adlı kitabında bu konulara da değiniyor. İtaatsizlik diyor, insanın insan olmasını sağlayan yegane unsurdur. Şeytan bunu insana öğretmiştir. Tanrı her ne kadar şeytanın secde etmesini istemişse de irade etmemiştir, çünkü bunu insana bu yolla öğretecekti. Bakıyoruz şimdi sosyal medyaya, üç beş tane soytarı takımının klişeleşmiş sözleriyle hareket eder olmuş insanlar. İşin kötü tarafı, kendilerinden farklı düşünene linç kampanyası başlatıyorlar. Bakınız en küçük bir örnek vereyim. Mevcut hükümet partisi diyorlar, bu memleket hayrına hiçbir şey yapmaz. Yaptığını düşünüyorsan da o partili damgasını yemen kaçınılmaz. Bu tüm alanda böyle tabi. Bunu en bariz örneği uzaya giden yeni Türk astronotumuz Alper Gezeravcı olayıdır. Bir kısım, sırf mevcut hükümet döneminde gittiği için söverken, diğer kesim sırf bu dönemde gittiği için savunmaktaydı. Nasıl ki Alper komutan uzaya adım atıp “istikbal göklerdedir” dedi, o zaman tüm bu soytarı takımının hezeyanları alt üst oldu. Ona söven kimi kesim tarafından bir anda kahraman ilan edilirken, onu destekleyen diğer bir kesim tarafından istenmeyen adam ilan edildi. İşte bu iki kesime de pirim vermemeliyiz. Her Türk genci, kendi içerisinde ıstırap hamuruyla yoğurulmayı bilmeli, yalnız kalmayı bilmeli, olaylara farklı açıdan bakmayı bilmeli ki bu soytarı takımının geleceği karanlık olsun. İşte ıstıraptan kastımızdan birisi de budur.