Geçtiğimiz haftalarda Marmara Üniversitesi’nde yüksek lisans savunmamı gerçekleştirdim. Savunmama iki doçent bir de profesör hocalarımız katıldı. Savunma öncesi gündemde olan konuları tartışıyorlardı. En dikkatimi çeken ise yeni tarım politikasıydı. Henüz resmi bir karar yok ama çıkan haberlere göre, devlet artık ekilecek ürünleri kendisi belirleyecekmiş. Çok dikkatimi çekti bu konu. Nitekim birçok bakımdan başarısız olabilecek bir olay. Bunun birçok nedeni mevcut.
İlk olarak şunu söylemek elzemdir. Politika doğru olsa bile bunu kontrol edebilecek bir yapı, yetişmiş insan gücü mevcut mudur? Hangi alana ne ekileceği en ince ayrıntısına kadar doğru şekilde belirlenebilecek mi? Eğer bu politika belirli büyüklükte araziler içinse çiftçi istemediği bir ürünü eker mi? Ekse bile hasatı doğru şekilde kaldırabilecek donanıma çiftçi sahip mi? Bunun gibi birçok sorun mevcut nitekim geçmiş dönemde özellikle Mao zamanı Çin’de uygulandı bu ve fiyaskoyla sonuçlandı. Elbette o kadar keskin bir politika olmayabilir yalnız bunun doğrudan sonuçları olabileceği gibi dolaylı sonuçları da mevcuttur.
İlk olarak dolaylı iş kolları gelişiminden bahsetmek gerek. Örnek vermek gerekirse, Türkiye’de X bölgesindeki çiftçilikten bahsederek konuya başlamak istiyorum. X bölgesinde çiftçilik yapan insanlar tarımı yeterince karlı bulmadıklarından dolayı veya ek iş olarak hayvancılık yapıyor olsun. Hayvan yemindeki fiyat artışları karını düşürdüğü için kendi arazisinde görece daha az kar getiren bir ürün yerine hayvan yemi ekimi yapmaya başlıyor. Veya yatırım yaparak yeni bir arazi alıp sadece hayvan yemi için ekim yapmaya başlıyor ve böylece en azından yem maliyetini olabilecek en asgari seviyeye indiriyor(belki de standart ekimini yaptığı mahsulün artıklarını hayvan yemi olarak kullanıyor) Bu suretle hayvancılık da gelişme gösteriyor. Hayvancılığın gelişme gösterdiği yerde süt ve süt ürünleri veya deri sanayi gibi farklı iş kolları gelişir. Bu sektörler geliştikçe lojistik hizmetleri de gelişir ve lojistiği desteklemek için ulaşıma (yeni yollar vs) yatırım yapılır ve böylece aslında bir şehir kalkınır. Sadece tarım olarak konuya yaklaşmak sakıncalıdır. Şöhretini tarım ürününden kazanan bölgeler de mevcuttur. Mesela fındık Karadeniz’le, fıstık Gaziantep’le özdeşleşmiştir. Hatta biraz daha detaya inilecek olursa Gaziantep içinde üzüm İslahiye ilçesiyle özdeşleşmiştir. Şimdi devlet gelip burada bu ürünlerin üretilmemesini, farklı ürünlerin üretilmesini söylerse süreç nasıl bir gelişim gösterir? Bunun elbette açıklamaları mevcuttur mesela ağaçlı ürün veren tarlalar bundan muaf tutulacak sadece aynı yıl içerisinde ekilip yine aynı yıl veya en fazla 2 yıl içerisinde hasat veren ünüler bu kategoriye girebilir gibi şartlar olabilir ama en nihayetinde açıklanan bir politika olmadığı için sadece varsayımlar üzerinden konuşmaktayız. Bu denemenin makaleye çevrilmesi politika açıklandıktan sonra olacaktır.
Diğer taraftan özellikle son günlerde İsrail-Filistin olayları sonrası dünyayı bekleyen büyük bir savaşın yaklaştığı düşüncesi bir hayli yükseliş gösterdi. Türkiye Cumhuriyeti aslında buna yönelik adımlar atıyor. Son dönemlerdeki uyuşturucu kaçakçılarına-silah kaçakçıları ve ruhsatsız silah taşıyanlara vs. geniş çaplı operasyonlar yapılmakta. Bunun bir diğer anlamı ise yaklaşan bir kaos öncesi özellikle iç temizlik yaparak dış meselelere biraz daha yoğunlaşabilmektir de denilebilir. Nitekim bunun yanı sıra savunma sanayine ayrılan payın da rekor seviyede olacağı konuşuluyor (yaklaşık 40.5 Milyar Dolar). Tüm bunlar aslında adım adım hazırlık olarak görülebilir. Tüm bunların yanı sıra en önemli konulardan bir diğeri ise tarımdır. Olası bir dünya savaşında tarımsal anlamda Türkiye kendi kendine yetebilecek mi? Mevcut durumda mesela buğday üretiminde ilk 10 içerisinde yer alan Türkiye, toplam dünyadaki üretemin %3’ünü karşılamaktadır. Buğday önemli bir tahıldır nitekim dünya toplam tahıl üretiminin %28’ini buğday oluşturmakta olup bunun yanı sıra toplam tahıl ihracatı içerisindeki payı ise %41’dir.
Yukarıdaki grafik toplam buğday üretimini göstermektedir. Türkiye tahıl konusunda kendi kendisine yetebilen hatta ihracatını da artıran bir ülke konumundadır. Evet burası doğru peki olası bir savaş durumunda Türkiye nasıl bir tarım politikası izleyip yol haritası çizecek? Belki de uygulanacak bu yeni tarım politikası aslında savaşa yönelik olup o amaçla devletin rolünü daha da artıracaktır. Keza yaklaşan gıda sorunu olduğunu hemen hemen tüm otoriteler söylemektedir. Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti’nin ivedi şekilde hem gıda krizine hem de savaşa yönelik tarımsal anlamda bir politika geliştirip uygulamaya koyması gerekmektedir. Aksi takdirde çok sıkıntılı sonuçları olabilir.