Son birkaç haftadır Süveyş Kanalı’nda ciddi bir sıkıntı söz konusu. Gemilere yapılan saldırılar sonucunda gemi şirketleri bu kanalı kullanmaktan çekinir oldu. Önce Maerks sonra MSC yavaş yavaş gemilerini çekmeye başladı. Her ne kadar bizim gündemimizde yer etmese de çok ciddi sonuçlara neden olabilecek bir olay söz konusu. Eğer bu krize bir çözüm bulunamazsa özellikle Asya’dan gelen gemiler bu kanalı kullanmayacaklar. Bunun çok ciddi sonuçları olur.
DTÖ verilerine göre dünya ticaretinin %80’inden fazlası deniz ticareti yoluyla yapılmakta. Ayrıca diğer yollara göre maliyet açısından çok daha uygun. Yalnız burada Süveyş Kanalı özellikle Asya’dan gelen gemiler için hayati bir rol oynamakta. Alttaki resimde Süveyş Kanalı ve bulunduğu kritik yeri sizlere bir daha sunmak istiyorum.
Buradaki kırmızı nokta Süveyş Kanalı’nı göstermekte. Çin, Kore, Singapur gibi Asya devlerinin gemileri, Türkiye ve Avrupa’ya ulaşmak için bu rotayı izlemek zorunda. Aksi halde yolları bir hayli uzamaktadır. Son birkaç haftadır Süveyş Kanalı’nda (Kızıldeniz de dahil) gemilere yönelik gerçekleştirilen saldırılar neticesinde gemiler güvenlik gerekçesiyle rotalarını aşağıdaki gibi değiştirmektedir.
Süveyş Kanalı’nı kullanamayan gemiler, Ümit Burnu’ndan dolanarak geçmektedir. Bu ise Avrupa ve Türkiye açısından 20-25 günlük bir gecikme ve bunun yanı sıra navlun fiyatlarında ciddi bir artış demektir.
Bu olay için üretilen komplo teorilerden birisi, İsrail’in Süveyş’e alternatif yaratmak için bu olayları ortaya çıkardığıdır.
Geliştirilen teori şu şekildedir; İsrail Süveyş’i etkisiz hale getirerek haritada görüleceği üzere kendisine bağlı bir yol inşa etmek istemektedir. Elbette bu işin teori kısmı, belki böyle bir yol inşa etmek imkansızdır. Benim dikkat çekmek istediğim konu ise ithalata bağımlı bir ülke olarak Türkiye’nin ve hatta dünyanın bu krizden nasıl etkileneceğidir.
Bu durumun devam etmesi halinde olabilecek en büyük kriz, kısa vadede arz tedarik sorunu, uzun vadede ise enflasyondur. Nitekim gemilerin yolunun uzaması demek navlun fiyatlarındaki artış demektir. Bu artış doğal olarak ürün fiyatlarına da yansıyacak ve üreticiler bu açığı kapatmak için ürün fiyatlarında artışa gidecektir.
Bir diğer önemli bir sorun ise şudur ki, böyle kritik bir öneme sahip kanalın güvenliği nasıl sağlanamıyor? Neoliberalizm bekçiliğinden başka bir işi olmayan DTÖ, bunun için ne gibi önlemler almıştır? Tüm dünya ticaretini etkileyen böyle bir kanala gelişigüzel saldırılar nasıl bu denli cüretkâr şekilde yapılabiliyor? Eğer saldırı Kızıldeniz ağırlıklı ise o ayrı bir konu elbette. Bu konuya tez zamanda çözüm bulunmasını ve sorunun çözülmesini temenni ediyoruz.