Madalyonun İki Yüzü ‘’Liboşlar ve İslamcılar’’
Canlı varlıklar, binlerce yıldır gelen bir evrimleşme sürecinin ardından bugünkü halini almış ve bu süreç hala devam etmektedir. Mevcut şartlara göre fiziksel özellikler geliştirilip doğaya uyum sağlanmış ve sağlayamayanlar ise tarihten silinmiştir. Daha bilindik tabir ile doğal seçilim, yani orman kanunlarıdır. Her ne kadar doğal ortamın getirdiği şartlara uyum sağlanıp fiziksel özellikler değiştirilse de temel insanş duygular hiçbir farklılık göstermememiştir. Açgözlülük, hırs, sevgi, öfke, tapma, itaat, aldatma vs.gibi özellikler bilinen insanlık tarihinden bu yana hiçbir değişikliğe uğramadan süregelmiştir. İyi ve kötü bu karakterist özellikler tarihin her zamanında büyük bir kavga halinde bulunmuş ama hiçbirisi bir diğerini yenip tarihten silememiştir. Öfke ile yoğurulmuş bir lider ve lidere itaat eden gruba karşı sevgi ile donanmış, itaat yerine isyanı benimsemiş bir diğer grup her zaman var olmuştur. Bunlardan birinin diğerine üstün gelmesi ise kısa süreli olmuş ve birbirlerini sonsuza kadar yok edememiştir. Nasıl ki istibdat hürriyer doğurur diyorsak bugün, tarihin her zamanında bu böyle olmuştur. Bu zıt kavramlar varoluşun temel dinamikleridir, birbirleriyle sürekli savaş halindelerdir ama biri olmadan diğeri de olmaz. Kutsal kitaplarda bile geçen insanlığın yaratılış hikayesi bu zıtlık üzerine kuruludur. Tanrı şeytanın itaatsizliği ile insanlığa itaatsiz olmayı öğretmiştir ve bugün görmekteyiz ki, karşı çıkabilmek düşünmenin, analiz etmenin kısacası insanlığın bir temelidir. Tarih tekerrürden ibarettir lafının temelinde ise yine bu duygular yatmaktadır.
Üniversiteye ilk başladığım yıllarda, Türkiye için aslında en kötü şeyin biat olduğunu anladım. Toplum olarak bir şeye itaat etmek, ondan medet ummak ve kayıtsız şekilde ona inanmak gibi yapımız var. Bunun ise en iyi din alanında kullanıldığını fark ettim. Düşünün ki, din ile insanları aldatıp kandırma 1400 yıllık Kur’an da bile ‘’aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın’’ şeklinde vücut bulmuş ve insanlar uyarılmıştır. Din perdesi arkasına sığınan her insan, hiçbir vicdani rahatsızlık duymadan istediği her şeyi yapabilir ve işin acı tarafı ise bunu kendisine biat eden topluma amaç uğruna savaş diyerek sunup, tüm kötülükleri meşru gösterebilir. İşte islamcı denen grup, (Yaşar Nuri hocanın Dinci-Dindar ayrımına atıf yapalım. İslamcıdan kasıt dini siyasi emellerine alet edip, halkı sömüren, onları kandıran ve dini çıkarı için savunan gruplardır. Dindar ise samimi müslümanlardır.) bu kötü özellikleri bünyesinden barındıran bir gruptur. Koşulsuz şartsız itaat eder, bizlere kötü gelebilecek şeyleri, vicdan azabı çekmeden gönül rahatlığı ile yapar. Özellikle Türkiye’nin bu grup yüzünden neler çektiğini tekrar tekrar yazmaya gerek yok. Bu grupla baş etmek için, bugün kendilerini ağır kemalist olarak lanse edenlerin saçma sapan çözüm önerilerini uygulamak daha beter batağa saplanmaktır. Onu kapatacağız, bunu yıkacağız mentalitesi ile olaya yaklaşmak, çözüm üretmek yerine daha fazla sorun doğuruyor. Bunu hiçbir zaman anlatamadık ve anlatamıyoruz da. Çünkü bu insanların büyük çoğunluğu halkı tanımıyor, onların ne istediğini bilmiyor. Çözüm olarak sundukları şeyler ise hastalığa hiçbir etkisi olmayacak çöp bir reçetedir. Sürekli islamcıları eleştirsek de onlarla nasıl mücadele edeceğini bilmeyen Atatürkçü! kesimi eleştirmenin de mantıklı olacağı kanaatindeyim. Yazılarını takip ediyoruz, okuyoruz ama belirli kısır döngülerden dışarı çıkamıyorlar. Kemalizm tartışmaları içinde günleri geçerken diğer grup alenen Cumhuriyet’e meydan okuayacak duruma geldi. Yıllardır aydın geçinen insanların da aynı şekilde maskeleri son günlerde patır patır düşüyor. Bunların yanında bir de bozulmuş Türk solu mevcut. Bunlar ise olaylardan tamamen bağımsız, kendi kurdukları ütopyada yaşıyorlar. Ve ne yazık ki bu grubun çok büyük kısmı, bugün özgürlük adı altında kimi terör gruplarına teslim olmuş durumda. İnsan bazen nerede eski Türk solu diye iç geçirmiyor değil. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de liberaller palazlandı. Türkiye’yi, herhangi bir Batı ülkesi üzerinden yorumladıkları için akla mantığa sığmayacak çözümler geliştiriyorlar. Bu yazı, yapısı itibarı ile bir makale olmadığı için bilimsel veriler ile olayı yorumlamaya gerek yok. Gelişmekte olan! ülkeler için liberalizmin veya neo-liberalizmin nasıl berbat bir durum olduğunu anlamak için Latin Amerika coğrafyasına bakmak gerekir. Bu politikaların laboratuvarı niteliğinde olan bölgede özellikle Şili’de, Pinochet darbesinden sonra son derece eğitimli olarak ABD’den gelen ve neo-liberal politikaları uygulamak üzere yönetimde söz sahibi olan ‘’şikago oğlanları’’ denen ekonomist grup, aslında ekonomik olarak da bölgeyi nasıl yiyip bitirdikleri bizlere örnek olmalı. Kaldı ki bölgenin geçmişi aslında uygulanacak politikanın sonucunu göstermektedir. Haiti-Potisi gibi yerler, zamanında bölgenin en zengin ülkeleri iken bugün en fakir hatta dünyanın en fakir ülkeleri arasındadır. Bunun nedenini sorguladınız mı acaba? Şimdi buna çıkıp ‘’efendim o zamanlar bölgeyi dünyaya ihracat ile açmak için yapıldı ne alakası var yahu git terimleri öğren’’ diyenler olacaktır. Terimlere takınılması gereken yerlerde takının. Ne diyor günümüz liberalleri? Serbest ticaret olacak ülke dünyaya açılacak bak ihracatımız arttı vs. Hoş Potosi gibi ihracatımız da artmıyor orası ayrı bir konu ama asıl mesele bir Batı firmasının gelip, senin kaynaklarını sömürüp, ucuz iş gücünden de faydalanıp servetine servet katması. Sonucta noldu? Ülke dışa açıldı, ihracat arttı vs. Türkiye’nin altın çağı denilen ve liberalizmin uygulandığı 2010’lu yılların başı, bugün gelinen son noktada Türk Ekonomisi’nin nedenidir. Bunu anlamamakta neden ısrarcısınız? Dolarizasyon nereden nereye geldi, denge nereden nereye geldi? Ülkeyi dünyaya açacağız diye gelen emperyalisler, tüm kaynaklarına çökerek ülkeyi semirdiler. Sözüm ona ülkeyi dış dünyaya açtılar ama bunu yaparken ülkeyi peşkeş çektiler. Bugün de gelişmekte olan ülkelerin liberal-neo liberal politikalar diye diretmesi bunun ötesine mi geçecek? Gelişmiş ülkeler gelip sizin kaynaklarınızı sömürecek, o ürünleri ucuz işgücü olan sizlere yaptıracak ve paraları kaldıracak. Biz ise ihracat arttı diye havalara uçacağız!!!
Sonu izmle biten ideolojileri olduğu gibi Türkiye’de uygulamaya kalkarsanız birçok yerden patlak verir. Bu toprakların tek gerçek ideolojisi Kemalizmdir ve diğer getireceğiniz tüm ideolojileri bu topraklara, bu kültüre göre yorumlamak zorundasınız. Liberallerden bahsettik, şimdi tekrar islamcılara bakalım. İslamcılar ile onları yasaklayarak veya kapatarak mı baş edeceksiniz? Biat kültürünün en dibini yaşayan bu insanlara yapılacak bir şey yok, bunlarla baş etmenin en iyi yolu, o biat kültürünü benimsemeyecek insanlar yetiştirmektir ve en önemlisi gerçek dini onlara öğreteceksiniz. (Bunu söyleyince de ‘’gerçek din kime göre, neye göre, her gelen gerçek İslam diyor ama kimse kimsenin gerçek İslam yasadığını kabul etmiyor’’ diyorlar. Haklı eleştiridir. Atatürk’ün de yapmış olduğu temel şeyi yapacağız. Bu dini, insanların araya aracı koymadan kendi başına anlar ve yorumlar hale getireceğiz. Bu yapılmadığı için bugün din diye neye inandığını bilmeyen milyonlarca insan var ve sarık takan her insanın peşinden gidiyor. ) Çünkü başta da dediğim gibi, bu insanlar için amaca giden her türlü yol mübahtır. Amaçları Türkiye’den daha önce gelmektedir. Başlığa liboşlar ile beraber yer vermemin nedeni de burada ortaya çıkıyor. Liberal kelimesini salt ekonomik anlamda yorumlamıyorum. Liberaller, liberal ideolojiyi olduğu gibi Türkiye’de uygulamaya çalışmış ve bunu yaparken birilerinin çatısı altına girmiştir. İster bilerek ister bilmeyerek. Özgürlük, adalet kavramlarını o kadar laçkalaştırdılar ki, memleketi peşkeş çekerken gözlerini bile kırpmıyorlar. Bilerek veya bilmeyerek ülkeye birçok alanda zarar veriyorlar. Biz bir soykırım olmadığını savunurken, ortaya çıkıp ‘’özgürlük için konuşun, korkmayın, soykırım olmuştur’’ gibi hezeyanlar savurup birilerinin ekmeğine yağ sürüyorlar. Yok efendim Türklüğü kaldırın, tek dil Türkçe olmasın, Türkiye edebiyatı! Türkiye dili falan gibi ciddi manada akıl yoksunu düşünceler açıklamaya başladılar. Bunlar ve İslamcılar ne yazık ki Türkiye Cumhuriyet’inin içini oyma konusunda aynı amaçlara sahipler. (elbette ki gerçekten ülke menfaati için çalışan her düşüncede insanı tenzih ederim) Bu insanlarla mücadele etmeden önce, nasıl mücadele edeceğimizi belirleyelim, gerisi sonra gelecektir.