Finansal sermayenin futbol içerisinde önemli bir yere sahip olduğu konjonktürde, kulüplerin ekonomik olarak güçlü olmaları ve diğer kulüplerle rekabet edebilmeleri için ticarileşme sürecine uyum sağlamaları gerekmektedir. Bundan dolayı 1990'lı yıllardan sonra profesyonel anlamda faaliyet gösteren birçok futbol kulübü, şirketleşerek tüzel bir kişiliğe bürünmüştür.
Şirketleşme sürecini izleyen kulüplerin, futbol endüstrisinden daha fazla pay alabilme, kurumsallaşarak daha profesyonel bir yapıya sahip olma, gelir kalemlerini artırma, sermaye piyasalarından daha düşük maliyetli ve uzun vadeli fonlar sağlayabilme gibi amaçları bulunuyor.
Genel olarak dernek statüsünde faaliyet gösteren kulüpler, dernek olmanın getirdiği vergisel avantajın yanı sıra kamu kuruluşlarından yardım alabilme, izin almaksızın ayni ya da nakdi bağış toplayabilme ve gayrimenkul edinebilme gibi haklara sahiptir. Özetle, kulüpler dernek olmanın her türlü yasal ve yönetsel avantajlarından faydalanıyor.
Fakat günümüz itibarıyla kulüplerin milyon dolarlara ulaşan bütçelerini yönetmenin, dernek yapılanması içerisinde neredeyse imkânsız bir hale geldiğini görüyoruz. Dernek olduklarından dolayı herhangi bir ticari faaliyette bulunmakta zorlanan kulüpler, bu sorunu şirketleşerek gidermeye çalışıyor. Bu sayede, dernek olmanın beraberinde getirdiği ticari faaliyet sınırlılığını ortadan kaldıran kulüpler, aynı zamanda farklı gelir kaynakları aracılığıyla nakit akışlarında süreklilik sağlamayı hedefliyor.
Kulüplerin şirketleşmesiyle birlikte futbolda finansal sermayenin rolünün, ciddi derecede artış gösterdiğini görüyoruz. 1990'lı yıllardan önce kulüplerin en önemli hedefi sporcular bulmak ve bulunan sporculardan oluşturulan takımların da sportif başarı elde etmesi olarak karşımıza çıkarken, günümüzde ise elde edilecek sportif başarılarla taraftarları memnun etmek ve futbol endüstrisinin oluşturduğu kâr ve faydayı maksimize etmektir.
Bazı kulüpler ise şirketleşme sürecinin devamında halka açılma gibi bir yolu izliyorlar. Aslına bakılırsa kulüplerin şirketleştikten sonra halka açma durumu, eski ve yaygın bir durum değildir. Dünyada halka arz edilen ilk kulüp 1983 yılında Tottenham Hotspur kulübüdür. İngiltere’de Tottenham Hotspur ile başlayan halka açılma süreci Danimarka, İskoçya, Hollanda, Portekiz ve Fransa’daki kulüpler tarafından da devam ettirilmiştir. Almanya’daki kulüpler ise tam anlamıyla şirketleşmemiş ve daha spesifik bir profesyonel yönetime sahip olan dernek yapılanmasını devam ettirmişlerdir.
Fransa’daki kulüpler genel itibarıyla aile şirketi biçiminde faaliyetlerine devam ederken, İspanya’daki kulüpler ise dernek yapılanmasıyla birlikte geniş tabanlı taraftar modeli uygulanmaktadır. Türkiye’deki şirketleşen kulüplerden ise bir tek Beşiktaş Jimnastik Kulübü tam anlamıyla halka açılmıştır. Halka açılan diğer kulüpler, sadece gelirlerini kurdukları şirkete devrederek halka açılmışlardır.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün halka açılması süreci diğer üç kulüpten farklı olarak gerçekleştirilmiştir. Beşiktaş, kulüp bünyesinde faaliyet gösteren futbol şubesini tüm aktif ve pasifleriyle kurduğu şirkete devretme yolunu izlerken, diğer kulüpler ise sadece gelirlerini kurdukları şirkete devretmiş ve giderlerini kulüp bünyesinde bırakmıştır.
Kulüplerin en önemli gider kalemlerinden olan bonservis ve maaş giderlerinin dernekte bırakılması, kulüplerin giderlerinin gelirlerinin %10’u ile sınırlandırılması, söz konusu kulüpleri kârlı şirketler haline getirmek için atılan adımdır. Bu durum diğer şirketlerin Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye kıyasla daha kârlı çalışmasını beraberinde getirmiştir.
Bosman Kararları ve Transfer Sistemini kaleme alacağımız bir sonraki yazımızda görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın…