Günümüz itibarıyla kitleler tarafından en çok ilgi duyulan spor dallarının başında gelen futbol, kapitalist sistem içerisindeki üretim sürecinin önemli bir aktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Futbol, bireylerin serbest zamanlarını değerlendirdiği ve toplumsal olarak da birlik ve beraberliğin sağlandığı bir oyun olmanın ötesinde, bireylere tüketim alışkanlığı kazandırarak, tüketime olan zafiyeti belirginleştirmiştir.
Futbolun izleyicilere zevk veren yapısının, tüketim ekonomisiyle bağdaştırılması sonucu oluşan endüstriyel futbol, bireyleri tüketim ekonomisi içine çekmiştir. Bireyler üzerinde üretim süreciyle birlikte tüketim sürecinin de etkili olması, haliyle hem üretimi hem de tüketimi kapsayan ekonomik yapıyı içselleştirmiştir. Nitekim, birçok sosyal bilimcinin üzerinde çalıştığı futbol ekonomisi, farklı rekabet olgusu ve rasyonellikten uzak bir görüntü sergileyen tüketici davranışlarını içeren yapısal farklılıklara sahiptir.
Futbolun endüstrileşme sürecine girerek, ticari bir boyut kazanması, dünyada futbolu çok daha ilgi çekici bir hale getirmiştir. Özellikle futbolun ticarileşmesi sonucu futbola ilgi duyanların tüketim eğilimlerinin artması, futbola yatırım yapan sermaye sahiplerini bu alana çok daha fazla yatırım yapmaya teşvik etmiştir.
Yapılan bu teşvikler, zamanla bireylerin tüketim alışkanlıkları üzerinde belirleyici olmuştur. Tüketim ideolojisi olarak bilinen bu alışkanlıklar, futbolun bireyleri etkileyici gücü ile konsolide edildiğinde, futbol, içinde bulunduğumuz serbest piyasa ekonomisi için vazgeçilmesi güç bir sektör, bir piyasa haline gelmiştir.
Serbest piyasa ekonomisi içerisinde var olan tüketim modelinin, tüketici merkezli bir yapıya sahip olduğu göz önüne alındığında faaliyet gösterilen tüm sektörlerde tüketiciye yönelik süreklilik arz eden güncellemeler yapılması gerekir. Futbol da tüketicilere yönelik yeniliklerin yapılmasını gerekli kılan alanlar arasında yer almalıdır. Bunun bilinciyle hareket eden kulüpler, odak noktasında taraftarların bulunduğu bir anlayış içerisine girmiş ve onların memnuniyetini ön planda tutmuştur. Kulüpler tarafından ilk olarak, stadyumlarda taraftarlara sunulan hizmetin kalitesi ve çeşitliliği revize edilmiştir.
Dünya üzerindeki ekonomik hacmi, yüz milyarlarca euro olan futbol, günümüz itibarıyla en etkili ve prestijli spor dalı olmasının yanı sıra, yine aynı özelliklere sahip bir sektör olarak karşımıza çıkıyor. Futbolun söz konusu ekonomik hacmi ve sosyolojik yapısı, futbolun oynandığı alanlar olan stadyumların da yeniden inşasını gerekli kılmış ve bunun sonucunda da stadyumlar, taraftarların daha çok vakit geçirebilecekleri birer spor kompleksleri haline getirilmiştir.
Günümüzde ise stadyumların içinde lisanslı ürünlerin satıldığı mağazalar, restaurantlar, konferans salonları, oyun alanları, moda merkezleri vb. gibi faaliyet alanları vardır. Bu durum, futbolun bireylerin günlük yaşantısının bir yansıması olarak açıklanabilir. Söz konusu yansımalar, yüksek ücretlerle satılan maç biletleri, yıldız adı verilen ünlü futbolcular, reklam ve sponsorluk anlaşmaları gibi ekonomik faktörler aracılığıyla, futbolu devasa bir yatırım alanı haline getirmiştir.
Sektörel organizasyonun yapısı, satılan ürün veya hizmete olan talebin niteliğine ve söz konusu ürün veya hizmetin piyasaya sürülmesine ilişkin maliyetine bağlıdır. Futbolda, talebi açıklamaya yardımcı olan temel faktörler rekabetçi denge, sonuç belirsizliği, gelir dağılımı ve fiyat değişikliklerine olan duyarsızlıktır. Futbol endüstrisinin talep yönünü incelediğimizde ise karşımıza futbolun olmazsa olmazı olarak nitelendirilen taraftarlar çıkıyor. Fakat bu kavramın da süreç içerisinde değişerek, dönüştüğünü görüyoruz.
Taraftar, seyirci, müşteri üçgenini kaleme alacağımız “Endüstriyel Futbolda Taraftarlık” isimli bir sonraki yazımızda görüşmek üzere..