Futbolun, ortaya çıktığı ilk yıllardan itibaren süreç içerisinde atılan stratejik ve sistemli adımlar sonucunda bir endüstriye dönüştüğünü görüyoruz. Bu bağlamda, toplumun hemen her kesiminin futbola yönelik yoğun bir ilgi duyması, futbolun içinde barındırdığı milli duygular ile ulus devletlerin sembollerinden biri haline dönüşmesi, kulüpler tarafından kurumsallık ilkesi çerçevesinde profesyonellik kavramının kabul edilmesi, daha büyük ve modern stadyumların inşa edilmesi, futbolun bir ölçek ekonomisi yaratması ve daha da önemlisi çok uluslu şirketlerin bu endüstriye yatırım yaparak yeni ekonomik kazanımlar oluşturma isteğini, futbolun endüstrileşmesinin ve söz konusu endüstrinin ekonomik değerinin yükselmesinin nedenleri arasında gösterebiliriz.
Futbolun temel yapısını incelendiğimizde, endüstrileşme sürecinin futboldaki taraftar profilini, kulüplerin gelir kaynaklarının yapısını, taraftarların davranış kalıplarını ve kulüplerin fonksiyonel yapısını değiştirdiğini görüyoruz. Futbolun yasal, yönetsel ve ekonomik yapısında yaşanan bu dönüşümü "ticarileştirme" kavramı ile açıklayabiliriz.
Ticarileşme kavramı, futbol sayesinde oluşan ekonomik ve finansal değerlerin toplamını ifade ederken, bu kavramın beraberinde getirdiği ticarileşme süreci ise futbol tüketicisine atfedilen önemi artırmaya katkıda bulunuyor. Futbolun ticari boyutunun, aslında futbolun kitleler tarafından benimsenmesinin de bir sonucu olarak karşımıza çıktığını görüyoruz.
Futbolun ticarileşme süreci, 20. yüzyılın son döneminden itibaren başlamış ve bu süreç futbolu takip edenler tarafından “endüstriyel futbol” olarak adlandırılmıştır. Futbolun popüler olduğu ilk dönemlerde kulüpler, kâr maksimizasyonu yerine sportif başarılara öncelik vermiş ve taraftarlarını da bu hedefe ulaşarak mutlu etmek istemişlerdir.
Günümüze gelindiğinde ise profesyonel futbolda finansal sermayenin rolünün, zaman içerisinde önemli ölçüde artış gösterdiğini görüyoruz. 1990'lı yıllardan önce profesyonel kulüplerin amacı, sporcuya ulaşmak ve finansal kaygılar olmaksızın sportif başarı elde etmek iken, günümüzde sportif başarının yanı sıra gelirlerini artırarak kârını maksimum düzeye çıkarmaktır. Bu doğrultuda kulüpler, faydayı maksimize etmeye odaklı bir yapıya evrilmişlerdir.
Küreselleşmenin de etkisiyle dünya üzerindeki neoliberal politikaların yaygınlaşması, futboldaki ticarileşme sürecini hızlandırmıştır. Bu süreci etkileyen en önemli gelişmelerden biri de futbolun medya ile olan ilişkisidir. Futbolun kitleler tarafından benimsenerek yaygınlaşmasında kitle iletişim araçları önemli bir yere sahiptir. Başta televizyon olmak üzere kitle iletişim araçları, futbol maçlarını stadyumların dışına taşıyarak, tribünlerdeki taraftarların yanı sıra dünyanın dört bir köşesinde bulunan insanlara ulaştırmıştır. Televizyon ve diğer kitle iletişim araçlarının futbolu kitlelere aktaran misyonu ile futbol da iyiden iyiye ticarileşmiştir.
Öyle ki günümüzde yayın hakları, satış ve sponsorluktan elde edilen gelirlerin gerekliliği, profesyonel futbolun güçlü bir şekilde ticarileşmesiyle sonuçlanmıştır. Bu durumun sonucunda da futbol, iç talebe dönük ve büyüme modellerine bağlanabilecek tüketici odaklı bir hizmet alanına dönüşmüştür.
Gelinen noktada kulüpler, profesyonel futboldaki ticarileşme sürecini hem finansal hem de rekabetçi bir bakış açısıyla takip etmek zorundadır. Ayrıca futbolun ticarileşmesiyle birlikte taraftarlık kültüründe oluşabilecek olası düşüşü önlemek için de ticarileşme ile futbolun ruhu arasında bir denge kurulmalıdır. Çünkü taraftarlık kültüründeki yaşanacak olası bir düşüş, kulüplerin finansal başarısı üzerinde önemli bir etkiye sahip olacaktır.
Kulüplerin şirketleşme sürecini kaleme alacağımız bir sonraki yazımızda görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın…