Sabah evden çıkarken yağmur sesleri ile şemsiyemi aradım. Şemsiyemi bulduğum da içimden “Bu şemsiye de iyi dayandı,” diye geçirdim ve beni ıslanmaktan koruması için bir yandan açma koluna basıp, bir yandan yola koyuldum.
Gidecek olduğum yere vardığımda ve şemsiyemi kapatmaya yeltendiğimde kapanmıyordu çünkü demir parça çubuklar birbirinden ayrılmıştı. Artık kullanılamaz hale gelmişti. Şimdi altıncı hissim o şemsiyenin bozulacağını mı hissetti yoksa evreni ben mi harekete geçirdim? Bozulması için bilemiyorum ve yahut “benim maşallah dediğim bir gün yaşıyor.” diye nazar edenlerden miyim?
İnsanoğlu bazen bir şeyleri önceden sezinleyebiliyor. Mesela birini düşünürsün bayadır aramıyorum bir hal hatır sorayım derken telefon çalar ve arayan tamda o düşündüğün kişidir. Aşk söz konusu olduğunda da diyelim ki; altmış kişinin olduğu bir yerde birden bire sadece biriyle göz göze gelmeniz yeterli olur. O diğer herkesten farklıdır. Filmlerdeki gibi rüzgâr eser, saçlar uçuşur ve güzel bir melodi sizi ele geçirir. Tüm evren o kişiyi sevmen için iş birliği yapar. Bu hep böyle günümüze kadar süregelen ve değişmeyen bir kanun gibidir. Eskisi gibi ün yapmış aşıklar Leyla ile Mecnunlar, Romeo ve Julietler olmasa da ismini yazdıracak kadar sevenler hala var. Ya benimsin ya da kara toprağın diye cinayet işleyen densizlerde maalesef var. Oysa ki Artık sana bir şey hissetmiyorum diye çekip gidebilme özgürlüğü olmalı insanın. Her şey değişiyor duygular da…
Velhasıl.
Aşkın en yücesi de olur en ednası da …
Yazımı aşka dair tutkulu diyaloglarını en çok sevdiğim yazardan bir şiirle sonlandırıyorum. Mutlu Pazarlar.
Sone 58
Tanrı beni ilk başta sana kul yaptı, sonra
Keyfine el koymamı yasak etti
Ya da özlem duymamı hesaplı zamanlara:
Kölenim ya, boş vaktin olsun diye bekletti.
Ah, bırak katlanayım, el pençe divan: değer,
Senin özgürlüğünün tutuklu yokluğuna;
Her mihnete sabreder, her azara baş eğer,
İncittin diye hiç suç yüklemez bile sana.
Sen nerede olursan ol, yetkin güçlü, özgürsün;
Hâkimsin dilediğin gibi kendi vaktine:
Canın neyi isterse varsın o keyfini sürsün,
Kendine suç işlersen kendin bağışla yine.
Beklemek cehennemdir, ama beklerim seni,
İyi kötü demeden suçlamadan keyfini.
Derkenar: Edna: Değersiz, En aşağı olan