Geçtiğimiz hafta dans ekibi arkadaşlarım ile halı saha maçına gittik. İnsanlar bana "Nereye?" diye sorduğunda "Halı saha maçım var." dediğimde tepkilerini bir görmelisiniz! Çok şaşırıyorlar.
Bir yandan üzülüyorum. Hala mı? Alışılmadı bu durumlara. Niye? Bir yandan da havalara giriyorum erkeklerin yaptığı bir sporu yapıyorum diye ve daha bir hırs geliyor fazlasını yapmak için. Neden Formula 1 'de kadın pilot yok! Olma ihtimali olunca niye seviniyoruz? En basit örnek bugüne kadar üçü geçmemiştir otobüse bindiğimde gördüğüm otobüs şoförünün kadın olması. Boksör, Futbolcu, Tır Şoförü, Bilim İnsanı... Her ne ise kadınların az olduğu meslekler artsın istiyorum...
O yüzden düzenli olarak maç yapmaya karar verdim. Eksiklikler var mesela; ben sanıyorum ki “Icardi” gibi koşuyorum. Sonra videoları izliyorum ve bir görüyorum ki; podyumda yürür gibi tın tın tın koşuyormuşum. Daha iyisini yapabilirim. Ekip ile paslaşmak, topa daha sert vurmak ve kaleye doğru gole gitmek...
Bu üçüncü maç deneyimiyle artık düşünmeye başlıyorum gol sevincinde nasıl bir hareket yapalım diye. Danstan bildiğimiz figür çok ama o an doğaçlama havalara da zıplıyor, koşup sarılıyoruz da... Artık önümüzdeki maçlara bakacağız...
Yazıya verdiğim başlık hikayesine göre; bir köy evinin avlusunda, Bey, çamurdan kerpiç kesiyormuş ve onun hanımı da duvar dibindeki avlu ocağında, saç üstünde yağlı gözleme pişiriyormuş.
Bey, ikide bir karısının yanına gelerek, gözlemelerin iyi pişmediğini ve hamur kaldığını söylermiş. Hanımı da onun kestiği kerpiçlerin düzgün olmadığını ve beceriksizliğini başına kakarmış. Başa çıkamayan adam şöyle demiş:
“Ben elimin çamuru ile senin işine karışmayacağım. Sen de elinin hamuru ile erkek işine karışma.”
Ez cümle; günümüzde hala yadırgansa da kerpiç yapan kadınlar, hamur açan adamlar var. Ve yine; savaşmak zorunda kalan kadınlar ve evde annesiz kalan çocuklara bakan adamlar da...