İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Öğretmenler Gününe özel Melike Şahin konseri düzenlenmişti. Bir öğretmen yanında bir arkadaşını da davet edebiliyor ve toplamda iki kişi Feshane Eyüp konser alanına girebiliyordu. Beni de güzel yürekli öğretmen arkadaşım Şemsi Güngör davet etti. Ama ben çok halsiz olduğum için benim yerime başkasıyla gitmesini önerdim. Aradan birkaç gün geçti ve konserin nasıl geçtiğini sordum. Başladı anlatmaya; önce dışarıda bekletmişler sonra uzun kuyruklardan geçip içeriye doğru milim milim ilerlemişler. O süre zarfında yabancı müzikler dinletmişler ve yaklaşık üç saat sonra İBB'den (İstanbul Büyükşehir Belediyesi) yetkili biri sahneye çıkıp “ne kadar uğraşsakta, ikna çabalarımız işe yaramadı ve tüm çabalarımız rağmen Melike Şahin ve müzisyen ekibi sahneye çıkmak istemedi” diyerek nihayet konserin iptal olduğunu bildirmişler. Lodos gerekçesiyle müzisyen ekibi ve kendileri de orada olmalarına rağmen sahneye çıkıp bir açıklama, bir özür dilememişler gelen seyircilerden. Her ne kadar hasta halimle konser alanında olmasam bile sorduğumda aralık ayında olabilecek en ılık, hafif ve rüzgârsız bir hava olduğunu söylediler. Kimi öğretmenler şehir dışından gelmiş üstelik çocuklarıyla birlikte gelenler dahil. Bana ne olur yaz bu konuyu diyen öğretmen arkadaşlarım artık hiçbir Melike Şahin konserine gitmeyeceklerini söylediler. Lodos varsa bu durumun daha erken söylenip konserin sonraki tarihlere ertelenmesi gerekirdi. Konser çıkışı Eyüp esnafının yüzü gülse bile hem İBB hem müzisyen ekibi ve Melike Şahin hem de konsere gelen seyircilerin her biri kendi açılarından mağdur oldular. Sanatçımız eğer şımarıklık yaptı ise halk zaten tepkisini ortaya koyacaktır.
Ayrıca belirtmek isterim ki; bu konuda ağır eleştirilere maruz kalan Melike Şahin, Atatürk’ün sevdiği şarkılardan oluşacak "Vasiyet" adlı albüm projesinden de çıkarıldı.
İnsanlığa Davet
4 Gün önce Ayandon.com.tr’de gördüğüm bir haber görüntüleri midemi bulandırdı. Birkaç saniye bile ekrana bakamadım ve hayretler içinde endişelere daldım. Haber içeriği şöyleydi; rezil bir kadın klozet musluğundan akan su ile yufkaları yapıştırıyor ve biri de hadsizde onların bu rezaletini videoya çekiyor. Biz ne ara bu kadar pis, leştik. Bizim toplumumuz da böyle çirkinlikler nasıl olabilir inanmakta güçlük çekiyorum ve bunları gördükçe utanıyorum. Hatırlıyorum, küçükken annemin mutfakta çorba yaptığı zaman çorbaya daldırıp tuzuna baktığı kaşığı bir kenara atıp yeni bir kaşık aldığını ve o aynı kaşığın çorba tenceresine sokulmasının imkansızlığını. Bu kadar ince çizgiden nasıl bu kadar iğrençliğe geçtik. Biz böyle görmedik ve görmeyi ömrü hayatımca istemezdim. Artık dışarıda yemek yemeyi elli sefer düşüneceğiz. Umarım bu videoları çekenler ve çekmeyip gizleyenler hepsi hakkettikleri cezaları alırlar. Denetimler artsın ve en ağır yaptırımlar onları bir nebze olsun insanlığa davet etsin.
Ölümlü Dünya 2
Geçtiğimiz çarşamba günü Ali Atay'ın yönetmenliğini yaptığı Ölümlü Dünya filminin ikincisini izlemeye gittim ve yine düşüncem değişmedi. Her filmin ikincisi kesinlikle ilk filmin bir tık altında kalıyor. Filmi beğendiğimi söyleyemem bana küfürle güldürme fikri hep eğreti gelmiştir. Sürekli kendini tekrarlayan sahneler olunca sıkıldım. Feyyaz Yiğit ‘in kalemini ve sıradan şeyleri absürt anlatımını çok sevmeme rağmen beklentimi karşılamadı. Her biri ayrı değerli oyuncular için tercih ettim ve izleyenler güldükçe fark ettim ki her küfürde insanlar stres atıyor. Bunu özellikle gülme seansı gibi düşündüm ve sonra her filmden bir şey öğrenmek zorunda olmadığımı anlayarak “film bana ille de bir şey katmalı” fikrinden uzaklaştım.