İnsana; dağlara, göklere, yerküreye yüklenemeyen sorumluluk(emanet) verilmiştir. (Ahzap)
Eşref-i mahlukattır insanoğlu...
Bu evsaf ve karakterinin gereği olarak insanoğlu; mevcudat, mahlukat, evren, tabiat... Hasılı yaşam sürdüğü dünyada kendisine musallat olunan tüm canlılardan sorumlu, mesul, yükümlüdür.
Son günlerde gündeme getirilen, TBMM Genel Kurulda tartışılıp, görüşülen "Sokak Hayvanları" yasal düzenlemesi de bu kapsamda ele alınabilir, alınmalıdır düşüncesindeyim.
Yukarıda alıntıladığım Ayet kapsamında, Türkiye'nin ve tabiatıyla Türk insanımızın sorumlulukları arasındadır.
"Dağlara buğdaylar serpin, Müslüman ülkede kuşlar aç kalmasınlar" inancımızdan hareketle...
Kurt, kuş, börtü, böcek, yaban hayatı ve sokak hayvanlarımızı, doğa ve tabiatımızı bitamam ve bilaistisna koruyup, kollamak, gözetmek, sahiplenmek, muhafaza etmek zorundayız.
Zira inancımız, insanlığımız, ahlakımız, kültürümüz, örf- adet ve geleneklerimiz bunu gerektirdiği gibi,
Eşref-i Mahlukat evsaf ve karakterimizin de gereğidir.
Aksi halde Efdal-i Mevcudat yönümüz nakıs ve eksik kalır.
İnsanız ve kuşkusuz büyük bir imtihandayız!
Doğamızı- çevremizi- bitkilerimizi- canlılarımızı- hayvanlarımızı, kısaca insanlığımızdan kaynaklı emanet ve sorumluluğumuz gereği inisiyatifimize tevdi edilmiş diyar-ı dünyamızı koruyup gözetmek gibi bir yükümlülüğün altında olduğumuz silinmemeli hafızalardan...
Nitekim Din-i Mübin-i İslam; Aklı, fikri, nesli, nefsi, malı, mülkiyeti muhafaza, müdafaa ve müdavim kılmakla yükümlendirmiştir, kendi mensuplarını...
Yeryüzünde adaleti, iyiliği, huzuru, esenliği tesis etmeyi "Yeryüzünün Halifeliğiyle birlikte" yaratılmış tüm varlıkların hak ve hukukunu gözetip kollama görevini de insanoğlunun vicdan, merhamet ve idrakine bırakmıştır.
"Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek ve hoş görmek" tabir ve deyimi bu hikmetin tezahüründen olsa gerektir.
Dolayısıyla İnsanoğlu; mahlukatı- mevcudatı muhafaza, müdafaa, mütalaa, mürekkebe ve tefekkür etmekle mükelleftir.
Numunesini, benzerini, kopyasını dahi yapamadığımız nice varlıkları ve yaratılmışları, bireysel hayat akışımıza etkisi bakımından öldürmek- uyutmak- tüketmek, bozmak, dağıtmak, doğrudan tehdit zaruret ve mecburiyet arz etmedikçe kâinatın, mevcudatın, hayvanatın yaşam düzenine, doğal dengesine müdahil olabilme, olağan akış üzerinde tahrifat ve tadilat yapma marifet ve salahiyeti de insana bırakılmış değildir.
Vicdan, insaf ve ahlâk-i insaniyete de mugayir olduğu gibi, nizam-ı İlâhiyeye de muhaliflik içermektedir.
Tek bir tüyünü, tek bir tırnağını dahi icat etmekten aciz olduğumuz Sokak Hayvanlarının yaşam şartlarını- hayat akışlarını, ömür ve kaderlerini etkilemek, değiştirmek ve yönetmeye kalkışmak gibi bir had asla bizim olamaz!
Evet... İnsanoğlu "Eşref-i Mahlukattır."
Kendisine bahşedilen akıl nimetini, cüz-i iradesini doğruya- hayırlıya- iyiliğe yöneltir ve yönlendirebilir ise "Efdal-i Mevcudat" derecesine, aksi halde esfeli safilin derekesine sürüklenecektir.
El-hak Yüce Allah; hiçbir varlığı boş, beyhude, lüzumsuz ve gereksiz yaratmamıştır.
Nitekim dünya; ahiretin tarlasıdır.