Kastımız doğru bildiğimizi doğru ifadelerle aktarabilmeye çalışmaktır.
Dergâha doğru odun taşıyabilenlere gönül vermek gibi...
Ha eğri, ha doğru ne farkeder?
Odun ateşi harlayacak, ateşte odunu yakacaktır nitekim.
Demeyin!
İşin aslı öyle değil.
Maksat üzüm yemektir, bağcıyı dövmek hiç değil!
Taşlamak yerine, taçlandırmak,
Ürkütmek yerine, ümitlendirmek,
Yasaklamak, kısıtlamak yerine iradeyi özgürleştirmek,
İlmin ışığıyla aklın, fikrin, mantığın aydınlanmasına aracılık edebilmek...
İnanırız ki, hep birlikte sathı vatanı mektep kılabildiğimizde kronik baş ağrılarımız dinecek, bilcümle azayı cevahirimiz sıhhat, selamete erecektir.
"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi."
İlla da inandırmak, ikna etmek, kabul ettirmek kimin haddine!
Telkinden önce salkımla ilintimize bakarız.
Biliriz ki bal denen nimet, bin bir çeşit çiçeğin, bir koloni Arı'nın uhdesinde...
Sözümüzün tesirine, sözden önce özümüze bakabilmenin gayretinde,
Soğan- sarımsak kokan nefesimizi içimize çekerek,
"Cemiyet içine çıkmazdan önce soğan, sarımsak yemekten sakının" hadsizliğine düşmemeye,
Sözümüzün hedefine nefsimizi koyabilmeye uğraşırız.
"Söz ola kese savaşı,
Söz ola bitire başı,
Söz ola ağulu aşı,
Bal ile yağ ede bir söz."
Olmasa da gözümüz yükseklerde! Yüksektir ideallerimiz, ulvidir geyemiz.
"İstikbal göklerdedir" hedefinden beslenen umutla Maviye, Maviliklere göz dikeriz.
Vatan; uğrunda can verilen makamdır!
Toprak; uğrunda ölen varsa Vatandır.
Bayrak; rengini kandan almışsa saygındır.
"Ey Mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım..."
Şan şöhret, makam mevki, ün-nam-ihtişam- ihtiras... yoktur muvakkat kaygımız.
"Hubbül vatan min'el iman" şiarından besleniriz.
Ana yurdum, Ata yurdum, Vatanım, Ülkem, Milletim, Devletim, Bayrağım...
"Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün,
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün,
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı,
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim..."
"Milli bünye ferdi bünyeden daha önemli, daha sağlam, daha üstün ve daha camidir.
Bunun için her fertte milli bir sadakat lazımdır." (M.Feyzi Efendi)
İnanıyorum ki; milliyetimiz geliştikçe İslamiyet’te gelişecektir.
İslam’ın özü sevgidir, barıştır, hoşgörüdür, diğerkâmlıktır.