Her bir iktidar, dönemi içerisinde kendisine mahsus imtiyazlı bir kesim oluşturduğu vakıadır. Olmaması gerektiği halde, bu çarpıklığı "doğal vakıa" gibi görmek, kanıksamak ise en büyük hatadır. Kim bilir, belki de bugün çektiğimiz baş ağrısı, kanıksanmış görünen bu vakıadan sebeptir. Esas olan "Devlet millet için vardır." İktidarların görev ve vazifesi devleti sevk ve idare etmektir. Soy, sop, koloni, sınıf... imtiyazlı topluluklara zemin hazırlamak değil...
2002 yılında "3-Y" (Yoksulluk- Yolsuzluk- Yasaklar) başlığında toplanan; "çarpık- yanlış- hatalı gidişatı bertaraf edeceğiz" söylemiyle seçmen çoğunluğunun güven ve onayını almış Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının 22. yılını doldurduğu 2024 yılı verileri göz önünde bulundurulduğunda, "3-Y" formülasyonuyla ifade bulan olumsuz tablo da iyimser yönde bir düzelme görülemediği gibi, "yolsuzluğun hırsızlık sayılamayacağı" yönünde fetva, görüş belirtilmiş, köşe yazıları yayınlanmış, "rüşvet" kelimesinin anlamı "hediye" kavramı kapsamına sokulmuştur.
Açlık Sınırı 19.000 TL, Yoksulluk Sınırı 64.000 TL rakamını aşmış olduğu verilere yansımıştır...
Yasaklar; Ceza ve İnfaz Kurumlarındaki doluluk, tutuklu ve hükümlülerin sosyal statüsünü gösterir istatistiki verilerle izah bulmaktadır. Asker, polis, avukat, gazeteci, politikacı sayısı ile kader mahkumlarının sayısı mukayese edildiğinde "yasakların" boyutu anlaşılacaktır.
İşte tam da bu noktada... Ulus Devlet, Bütüncül Millet, Ülkü ve Milliyetçilik kavramlarına sadık olduklarını söyleyen; şayet kalmışsa vicdandan bahsedenlere, beka, güvenlik, garantörlük iddiasında olanlara, reel politik gerçeklikten hareketle şu soruyu sormak gerekmez mi:
"3-Y ile mücadele" formülasyonuyla iktidar koltuğuna oturanların sevk ve idare ettiği "İleri Demokratik"(!) dönemde,
"Cumhuriyetin 100. yılı" yerine "Türkiye Yüzyılı" ihdas eden AKP Hükümetlerinin siyasi icraat ve uygulamaları neticesinde,
Yolsuzluk,
Yoksulluk,
Yasaklar,
İstatistiki verilere göre zirve yapmış sonucu veriyor ise...
Hoca Nasrettin ifadesiyle: Suçun tamamı ev sahibinde de, hırsızın yok mu günahı?
Genel nüfusun 3/1 kesimi KAYMAK,
3/1 kesimi PATATES- SOĞAN,
3/1 kesimi KURU EKMEĞE talim eder kategoriye evrilmiş durumdaysa...
Bunun müsebbibi BEN- SEN-O değil miyiz?
Aradan geçen 22 yılda 4'ten fazla Genel Seçim,
4'ten fazla Yerel Seçim,
2-3 kez Referandum,
Anayasa Değişikliği,
Sistem Değişikliği yapmış, yaptırmış, 55- 60 milyonu bulan Seçmene oy kullandırmış AKP Hükümetine onay veren bizler çok mu masumuz?
Girdiği her seçimde bir önceki oranı aşan AKP Hükümetlerine yeniden iktidar yolunu açanlar, omuz verenler, alkışlayanlar, seyredenler... ittifak, müttefik, hatta muhalifmiş görüntüsü verenler suçsuz günahsız, vebalsizler mi?
Makarna, çay, çorba, sosyal yardım, ramazan kolisi dağıtırken iyiydi de hortum, kanal, boru tıkanınca mı kötü oldu AKP?
Var mı öyle 3 kuruşa 5 köfte?
"Beraber yürüdük biz bu yollarda..."