Ah bu garip, kolaycı ve basit düşünen insanlar!
Oysa...
Oysa Us- İz'an-Tefekkür denen evsaflarla mücehhez kıldı Yüce Mevlam...
Kimi var... Et- Ot- Nebat ile mutlu...
Kimi... Para- Pul- Şöhret!
Kimileri... Makam- Mevki... günlük- gündelik- muvakkat etiket, gündem, görünürlük... kolay yoldan medyatik olma derdinde!
Oysa İNSAN...!
O insan ki; Eşref-i mahlukat yahut Esfeli Safilin... Birbirine zıt, iki kutup arasında bir kaptan, bir sürücü, bir yolcu...
Ya... Aklıyla- ilmiyle- bilgisiyle, işaretçi ve işaret levhalarını okuyarak seyahatini sürdürecek,
Yahut da hırs- ihtiras- benlik... muvakkat- şehevi heveslerinin tahrikine yenik düşecek...
Velev ki insan!
Tanımalı- bilmeli önce kendini...
Doğru soruları sorabilmelidir nefsine!
Kimim ben?
Yolum, yolculuğum nereye?
Neden ve nereden geldim, Dünya denen şu aleme?
Kimyam- Bünyem- Biyolojim- Kök Hücrem ne?
Yerim- yurdum- mevkim...?
Mekân- Mevki- Müktesebatım...?
Altım- Üstüm- İstiap haddim...?
Heybem- Torbam- Çantam- Azığımda ne- neler- ne kadar biriktirebildim...?
Ömür dediğin nedir ki?
Ezan ile Sela arası!
Bir varmış, bir yokmuş...
Müdür desek?
Vekil desek?
Asil desek?
Bakan desek?
Başvekil desek?
Reis desek...?
Vasiyeti neydi Kanunî Sultan Süleyman'ın...
" Ben öldüğüm zaman bir elimi tabutun dışarısına bırakın ki, dünya padişahı olan Kanuni bile dünyadan eli boş gittiğini anlasınlar. "
Diyordu ya Derviş Yunus:
"İlim; ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsin,
Ya nice okumaktır.
Okumaktan murat ne,
Kişi Hak'kı bilmektir.
Çün okudun bilmezsin,
Ha bir kuru emektir..."
"Âvâzeyi bu âleme Davud gibi sal,
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sedâ imiş."